Ertuğrul SUBAŞI / AHVAL


ÜLKÜCÜLERDEN VE ÜLKÜCÜLÜKTEN GEÇİNENLER

ÜLKÜCÜLERDEN VE ÜLKÜCÜLÜKTEN GEÇİNENLER


Aynı anda iki kare, iki ayrı poz! Bir masada sırtlanlar var, diğer masa kurtlar. Her ikisine de aynı cakayı satmayı gaye edinen kimliksizler. 

Fireni patlamış kamyon misali gidiyorlar, bazen kafalarının içinde simalarına vuran satılmışlık, bazen de kimliksiz oldukları için belli belirsiz bir arayış. Nerden ne ekmek gelirse diye hırlıyorlar. 

Bugün nerde karnımızı doyururuz diye; tabanı yanmış kelp misali geziyorlar. O kadar sıyrılmış ki karakter, zerre bir eser yok. O kadar hiçleşmiş ve piçleşmiş ki ruh, kırk kapıda pabuç eskitmeyi, töresiz törelerine; adet etmişler. 

Gidin kendilerine sorun öyle demezler. Siyaset dehası, fikir işçisi, gönül ehli olurlar kendileri. Halbuki siyaset köçeği, fikirden ve bilgiden bihaber, gönül değil madde aşığı bir yapıya sahipler. Manadan öyle bir sıyrılmışlar ki, madde ile yoğruldukları için, haşa maddeden geldiklerini beyan edecek kadar alçalmışlar.

Oturdukları koltuklarda bayraklaşanlar var! Oturdukları koltuklarda alçaklaşanlar var! İşte bu tabirim tam da bu kimliksizler için. Ülküden, davadan bihaber olup ülkücü poz satmaya çalışan dalkavuklar. Sadece ağızlarında “Eski şu Başkanı, eski bu başkanı” gibi sıfatlar var. Bu sıfatlarla halen ayakta kalmaya gayret ediyorlar.

Dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu ; Milliyetçi Ülkücü Hareketle alakaları olmamalarına rağmen çaldıkları her kapıda “ Eskiden buydum” diyerek adeta kartvizit olarak kullanıyorlar. Rüzgar nerden eserse oraya dönüyor, ceplerinde her parti rozeti taşıyor, bir de utanmadan Ülkücülere poz kesiyor bu zevatlar. Her masada varlar. Her masanın mezesi haline gelmişler. Her seçimde o seçim arabası senin, bu seçim arabası benim diye diye İPlerini salıyorlar kim tutarsa tutsun ucundan! Dert mi sanki!

Lidersiz! 

Teşkilatsız! 

Doktrinsiz! 

Söylemlerin başını zılgıtlarla çekenler yine aynı zevatlar. Ahlaksız ahlakçılık olmaz beyler! Şahsiyetsiz, Hürriyetçilik  Şahsiyetcilik  asla olmaz. İlimsiz ilimcilik icra edilmez. Türklük gurur şuuru, İslam’ın ahlak ve fazileti olmadan Ülkücü olunmaz, marifet ülkücü olmakta değil Ülkücü kalmaktadır. Toplumun menfaatini gütmeden Toplumcu olunmaz. Köylüyü tefeciye terk edip Köycü olunmaz. Milliyetsiz Milliyetçilik mi olur! Halkın aklıyla alay edip Halkçı ve gelişmeci olunmaz. Her masada poz verip sıkışınca Türk Milliyetçiliği naraları asla atılmaz. Yedirir miyiz size bu jargonu, bu kutsiyeti, bu Aksiyoner ruhu!

Ocak da bizim! Parti de bizim! Dava da bizim! 

“Babanızın yeri mi hayırdır? “diyenlere “Evet ulan babamızın yeri! “

Bu dava, bu Teşkilat; Türkeş Babamızın bizlere emaneti ve doğal olarak alayı Babamızın, Liderimizin, Türk İslam Ülkücülerinindir! Fikri mülkiyeti de bizimdir, aklınıza gelecek her aidiyet ve sahipleniş bizimdir!

Sığ değiliz, bağnaz değiliz, Başbuğun gönül adamlığı, Liderimizin nezaketi ile yoğrulmuş, anne eli kadar merhametli,  baba eli kadar şefkatliyiz. İffeti ile kainatı kıskandıracak kadar narin, heybetiyle zelzeleyi andıracak kadar da sertiz! “Kadife eldiven içinde demir yumruk “ nişanesi azmiyle..

Ülkücülükten, Ülkücülerden geçinenlerin karşısında sloganlar ile değil Hakikatin kendisiyle buradayız!

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN VE YÜCELTSİN

Ertuğrul SUBAŞI 

YAZARLAR