Bu tip programların yayınlanmasının amacı reyting falan değildir.
Toplum ahlaki yönden hızlı bir çürüme yaşıyor. İnsani ve ahlaki yönümüzdeki çürüme, ahlâken çoktan çürümüş Avrupa toplumlarını yakaladı ve geçiyor.
Ekranlarda normalleştirilen her çürümüşlük ahlak yozlaşmasını ahlaki erozyonu hızlandırıyor.
Toplum mühendislerinin oturup hazırladığı senaryolarla evlerimize konuk ettiğimiz dizilere bi bakın ana konu nedir?
Çarpık ve sapkın ilişkilerin milletin gözüne gözüne sokularak gayri meşru ilişkilerin hatta ensest sapkınlıkların normal bir şey olduğu öğretisi veriliyor.
Müslüman Türk toplumunun ahlak yapısına uygun olmayan her program ve her dizi toplumu dizayn etmek isteyen karanlık ellerin eserleridir.
Üstelik bu ahlaki çürüme hayatımızın her alanına sirayet etmiş durumdadır.
Siyasette, ticarette ve diğer insani ilişkilerimizde artık ahlaksızlık, kirlilik, üç kağıtçılık daha muteber bir hal aldı duyarsızlaştırılan toplum artık tepki bile veremiyor felç edilmiş durumdayız.
Bu tezden yola çıkarak;
Amacı topluma hizmet olan ve aynı zamanda toplumun bir aynası olan siyaset kurumunun ülkemizde geldiği nokta ekranlarda önümüze konulan senaryolardan çok farklı değildir.
Siyasal ahlak konusunda sorulması gereken soruların başında, insanların kıyasıya eleştirdiği bu meslekten neden vazgeçemedikleri sorusu gelmektedir.
Ya da tersinden sorulacak olursa, insanlar niçin siyasetçi olmak isterler?
19. Yüzyıl siyaset adamı Disraeli, “Halka hizmet için ön plana çıkan herkesin değişik amaçları vardır” der.
Burada siyaset aynı zamanda kudretin yanında maddi güce sahip olmanın bir vesilesi olarak görülmektedir.
Diğer bir husus, siyasilerin kendilerini destekleyenlere verdikleri menfaat ya da diğer tabirle arpalıktır. Bugün parti liderleri destekleyicilerine makamlar dağıtmaktadır ve bütün parti mücadelelerinin arkasında makam patronajlığı vardır.
Bu durum, kamu kaynaklarının ve makamların kendilerini destekleyenlere dağıtılmasıyla sonuçlanır.
Özellikle demokratik toplumlarda siyasetçi, toplumu
yönlendirmekten çok toplum tarafından yönlendirilmektedir.
Siyasetçi toplumun aynasıdır;
çünkü siyasetçi profili halkın tercihlerine göre şekillenmektedir. Şayet toplum hayatında yolsuzluk ve usulsüzlük bir yaşam biçimine dönmüşse siyasetçinin de öyle olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla siyasetçiye
yöneltilen eleştiriler topluma yöneltilmiş demektir.
Türk siyasetinin özellikle son dönemlerde ne kadar kirlendiğine liyakatdan ne kadar uzaklaştığına hep birlikte şahit oluyoruz.
Türk siyaseti muhalefetiyle iktidarıyla artık kendi muhasebesini iyi yapmalıdır. Milli meselelerin ve milli hassasiyetlerin takibi yanısıra ahlaki yapıya da bir o kadar hassasiyetle yaklaşılmalıdır.
Partinin başına geçmek için para kuleleri oluşturarak delegelerine ulufe dağıtanların iktidar için bölücü teröristlerle ve onların sahipleriyle işbirliği yapanların, servetine servet katan mütahitlerin, kurduğu saltanatla milletin gözüne gözüne sokarak şatafatlı yaşayanların, onlarca çakarlı araçlarla trafiği birbirine katarak millettin nefretini toplayanların bu millete faydası yoktur.
Dizi ve sinema oyuncularının veya başka meslekler ile popülatire kazanmış şahsiyetlerin sırf oy kaygısı ile bilgi, donanım ve yeteneklerine bakılmaksızın halkın önüne belediye başkanı veya millet vekili olarak konulması bunun göstergesi değil midir?.
Dünya üzerinde hakimiyet kurmuş sömürgeci tayfa kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmek istedikleri ülkelere zayıf karakterli kolay yönetile bilinen figürleri destekleyip başa geçirirler.
Volodimir Oleksandroviç, Zelenski bunun küçük bir örneğidir ve kendi halkına getirdiği felaket ortadadır.
Ez cümle millete vekâlet edecekleri milletten kopuk ekmeğin fiyatını bile bilmeyen, toplumun sıkıntılarından uzak zengin iş adamlarından, şöhret sahibi popüler kişilerden değil; milletin içinde yaşayan çiftçinin, esnafın ve emeklinin dertlerine yakinen şahit olan kendisini yetiştirmiş örneğin bir çiftçi örneğin bir esnaf vb. şahsiyetlerden seçilmesi elzemdir..
Tekrar başa dönelim ve soralım!
Sahi ÜVEY ANNESİNE HALLENEN BİRİSİNİN EKRANLARA ÇIKARILMA AMACI NEDİR?