Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


Yeni nesili şuurlu yetiştirmek için..

Yeni nesili şuurlu yetiştirmek için..


İSTİKLAL HARBİ DEVAM EDERKEN, ÇUKUROVA’DAN SURİYE VE LÜBNAN’A BOZGUN KAÇAN ERMENİLERİN…

ZAMANLA… FRANSIZLARIN YARDIMI 
İLE HATAY ÜZERİNDEN ANADOLU’YA KADEME KADEME  “SURİYELİ/LÜBNANLI” OLARAK GERİ DÖNMELERİ.

GÜZEL VATANIMIZ TÜRKİYE, HAÇLI AVRUPA’NIN “SIĞINMACILAR DEPOSU VE TAMPON DEVLET” DEĞİLDİR!

Aşağıdaki fotoğrafta:
-En soldakinin elinde KALP var, 
-En sağdakinin elinde ise annesinin karnı deşilerek alınmış bir BEBEK.

 

 

1.Kafkas Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa 10 Mart
1918’de gördüğü manzarayı şöyle anlatır;

“-Alaca köyünde cenazeler insanın aklını oynatacak bir halde idi. Bütün çocuklar süngülenmiş, yaşlılar ve kadınlar samanlıklara doldurulup yakılmış, gençler baltalarla parçalanmıştı.

-Çivilere asılmış ciğer ve kalpler görünüyordu. Aynı manzarayı Erzurum ve yakın köylerinde görmemek için bu şehre doğru mecburen harekete geçtim.”

Ermenilere karşı çarpışırken tüfeğin elinde patlamasıyla sağ el parmaklarını kaybeden “Çolak Hacer Nene’nin” torunu olarak ve 80’li-90’lı yıllarda 2. Ordu ve Konya Valiliğinin görevlendirilmesiyle öğretmen arkadaşlarım Latif ÖZEL ve Nihat KAHRAMAN ile birlikte çok sayıda konferans ve seminerler veren bir tarih öğretmeni olarak memleketim Adana’da özellikle Tepebağ’da Kanlı Manastırdaki Manok ŞİŞMANYAN alçağının, canisinin insanlık dışı vahşetini ilgiyle anlatırdım.

 

 

Adana’da ilkokulumun adı; 
Vehbi Necip SAVAŞAN’dır. Atatürk tarafından SAVAŞAN soyadı verilen Kuvay-i Milliye komutanı Vehbi NECİP, Toroslardan inen yörük gençlerini yanına alarak isyan eden Ermenileri 5 Ocakta Adana’yı Ermenilerden temizlemişlerdir. 
Allah’a şükür şer’den hayr çıkmıştır.

Ancakkk… Deniz yoluyla kaçtıkları Lübnan’dan 10 sene sonra Fransız yönetimi altında olan Hatay karayoluyla ve yüzlercesi müslüman isimlerle tekrar Çukurova’ya “kripto” olarak geri dönmüşlerdir.!

….Ve bugün Akdenizde iki büyük belediye başkanı ve il gibi ilçe belediyelerinde onlarca il meclis üyesi mevcuttur.

Büyük bir kısmı Lazkiye liman şehrinde ve Lübnanda yaşamaktadırlar ve son derece Türkiye’ye karşı KİN beslemektedirler!

ASALA’da bunların arasından çıkmış ve Paris’e yerleşmişlerdir. Bir kısmıda Afrin’e yerleşip PKK’yı kurmuşlardır.! Zaten yakalanan kadın ve erkek PKK’lıların yüz simalarına bakın hepsi “ermeni suratlı”.

Son yıllarda Suriye’den Türkiye’ye milyonlarca Suriyeli, Türkiye’yi “Türksüzleştirmek” için bir proje dahilinde taşınırken, bunlar ve sayısı bilinmeyen pekçok Ermeni de “Suriyeli” adıyla ülkemizin değişik yerlerine yerleştirildi.  

12 yıldan beri “Suriyeli” adı altında gelenlerin %40 Ermeni torunları paralı gönderildiler! Antep ten başlıyarak Hatay Osmaniye Adana Mersin Antalya İzmir Bursa İstanbul Ankara Van başta olmak üzere gayrimenkuller satın  aldılar

Ayrıca 2010'da, resmî kaynaklardan verilen bilgiye göre, Türkiye'de kaçak yaşayan 250 bin Ermeni vatandaşı vardı. Bugün sayıları kaça ulaşmıştır bilinmez.

Atalarımız “sırtlanların yolu” üzerindeki yola çadırlarını kurmuşlardır.

Bu yüzden her yönüyle güçlü-kuvvetli ve birlik-beraberlik içinde olunmalı ki Adana’da dedelerimizin anlattıkları vahşet her daim Allah korusun başımıza gelir.

Adana/SAİMBEYLİ’nin eski adı; HAÇİN... Anadolu Selçukluları zamanında “HAÇLILARIN İNİ” anlamında ki ilçede 20 BİN Ermeni yaşardı.

 

 

Anadolu’da yer alan Ermeni çeteleri Saimbeyli’de toplandılar. İlçe nüfusu hızla arttı..

Amaçları;
İşgalci Fransızların desteği ile Adana da KİLİKYA Ermeni Devletini kurmaktı hayalleri.

Bunu başaramayınca HAÇ-İN’i (Saimbeyli) yaktılar, yıktılar.! İlçede yaşayan yörükleri KATLETTİLER.!

Tıpkı Hocalı’da olduğu gibi.

KARABAĞ’DA aynı işi yaptılar... 
Yaktılar ve yıktılar.! Dikkat edin... 
Arada 100 yıl var...100 yıl önce de bunlar böyleydi, bugünde ... Yarında böyle olur...Hiç şüpheniz olmasın.! Tarih ibretlerle doludur... Okumak ve anlamak gerek.

Bugün... 
ABD uşağı Molla Barzani’den beri Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’da kürt köylerine saldıranlar, Tehcir’den kurtulmak için bir gecede “müslüman olduk” diyen ERMENİLERİN TORUNLARIDIR.

Osmanlı çok güçlüyken “Teba-i Sadıka” imiş sözde...Ne zaman Osmanlı zayıflayınca önce Rusya ile daha sonra Fransa ve işgalcilerle işbirliği yapıp arkadan hançerlemiş tebası olduğu efendisini...

Yetmemiş,Türk komşularını boğazlamış, kadınlarımıza musallat olmuş, diri diri kuyulara gömmüş yaşlı çocuk demeden...

Batı ve Ermeni Dünyasında “merhamet” yoktur. Acımasız ve gaddarlar. Yakın tarihteki Bosna-Hersek’deki “Boşnak katliamı” hala tazeliğini korumaktadır.!

Avrupa’daki Roma Medeniyetinin temeli Mısır’daki “FİRAVUN” medeniyetine dayanmaktadır.

Ermenilerde bunların Ön-Asya’da yaşayanlarıdır. Millet olamamış MERHAMETSİZ bir halktır.

Yeni nesili “şuurlu yetiştirmek” için bilgilendirme olarak deriz ki;

Osmanlı Devleti döneminde 
93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar Ermeniler Rusya başta olmak üzere Batılılar tarafından önce Osmanlı Devleti’ne, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kışkırtılarak adeta Bizans dönemindeki kullanıldıkları döneme döndürülmüşlerdir.

1890’larda Ermeni ayaklanmaları esnasında Amerikan okulları ve 
kiliseleri başroldeydi.

Ermeni isyanının lider kadrosunun büyük bir bölümü Robert Kolej mezunuydu.

Robert Kolej’deki hocaları, ayaklanmanın dünyaya özellikle İngiliz ve Amerikan gazetelerine aktarılmasında önemli rol oynadılar.!

Ermeni ayaklanmalarında ileri giden Amerikalı misyonerler, ayaklanmacılara lojistik destek ve barınma imkânı sağladılar.

Ermeni konusunun Türk-Amerikan diplomatik gündemine bir problem olarak girişi Amerikan misyonerlerinin çabalarıyla olmuştur.

Her 24 Nisan geldiğinde ABD başkanlarının nasıl pozisyon alacağı, 1915 olayları için “Büyük felaket mi yoksa soykırım mı” diyeceği siyasi ve diplomatik mahfillerde tartışma konusu olmuştur.

Türk milleti devamlı canlı tutulan bu şantaj ve tehdit ablukasından bıkmış usanmıştır.

Bütün mazlum milletler bilir ki… Türk'ün tarihinde merhamet vardır, mazlumun yanında olma vardır. Kimseye zulüm yoktur.

Ancak isyan edip de çoluk çocuğu katledenlere de hak ettiği tehciri tatbik de vardır.

Rusya, İngiltere ve Fransa’nın kışkırtmasıyla kendi  kasabasında, köyünde, kendi komşuları tarafından saldırıya uğrayan müslüman Anadolu halkı kendisini korumak amaçlı savunmanın dışında faaliyette bulunmamıştır.

Türk milletinin şerefli geçmişinde ne soykırım mahcubiyeti ne de katliam zilleti vardır.

Tarihimiz her konuda olduğu gibi bu konuda da tertemizdir ve bu kapsamda hiç kimseye ispat borcumuz da yoktur.

1915 olayları etrafında kurulan iftira kampanyası asılsızdır, hayasızdır.

Tarih hükmünü vermiş, 1915 yılındaki haklı ve meşru devlet tasarrufunun sayfası esasen kapanmıştır.

Tehcire neden gerek duyulduğu, 
bunun hangi ihtiyaç ve milli güvenlik mülahazalarından doğduğu öncelikle Birinci Dünya Savaşı’nın kanlı ve karanlık şartlarıyla yorumlanmalıdır.

1915 olayları sırtından hançer yiyen bir İmparatorluğun doğal refleksi, doğru bir kararı, dengeli bir adımıdır.

Kaldı ki tehcir, o dönemki milli güvenliğin zorunlu bir tercihidir. Burada soykırım izi sürenler Türk milletine hiç geçmeyecek düşmanlık besleyen çevrelerdir.

Ermeni çetelerinin mezalimi; 
-Kadın, çocuk ve yaşlı demeden saldırmaları,
-Anadolu coğrafyasının her köşesinde şiddete başvurmaları demokratik bir hak arayışı değil, 
-Hain ve hunhar bir terörizmdir.

Türk milleti bu haince zulme boyun eğmemiştir.! Çünkü biz…
-Anadolu'ya kardeşlik türküleriyle gelmedik,
-Kurt başlı sancağımız,kan damlayan kılıçlarımızla geldik!

Geçmişte tehcir ettiklerimizin torunları önce TAŞNAK/HINÇAK sonra ASALA terör örgütü daha sonra PKK/YPG terör örgütü olarak karşımızdalar.

Güzel Vatanımız Türkiye, Haçlı Avrupa’nın “sığınmacılar deposu ve tampon devleti” değildir. Avrupa’nın her isteğine “evet” diyen Davutoğlu dönemi geride kalmıştır!

Yine de…Atalarımızın sözünü hatırlatırız:
“GAFLETİ UZUN OLANIN, DEVLETİ YOK OLUR.!”

21 Ekim 2024
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK

YAZARLAR