Diyorlar ki;
Şirretleşme…
Herkesle kavga etme…
Gördüğünü görme, duyduğunu duyma…
Kim ne yaparsa yapsın sen sus, otur…
Her şeye muhalif olursan, çok konuşur, çok itiraz eder, her şeye kafa tutar, karşılık verirsen seni kimse kabullenmez, içlerine almaz, yalnız kalırsın.
Seni kimse sevmez..
“Boş ver, kim ne yapıyorsa yapsın.” mı?
Bir sen mi varsın düzene çomak sokacak?
Senden başka kimse yok mu?
Sana kimsenin haksızlık ettiği yok,
Seni kimse dışlamıyor, senin için ortada bir durum yok…
“Bırak diğerleri kendi hakkını arasın.”
Sen de kendi hakkına razı ol....

Yok işte, öyle değil!
Zalimin karşısında, mazlumun yanında durmak; eğer bu basın mensuplarının görevi ise, bu görev önce kendimizde başlamalı.
Kendi söküğümüzü dikmeliyiz.
Kendi evimizin içini, bahçesini, çevresini temizlemeliyiz.
Eğer biz önce kendi içimizde yapılan haksızlıklara göz yumarsak, düşünün daha nelere göz yumarız.
Basın, görevini yapamaz hâle gelmiş.
İtibarı kalmamış.
Vatandaşından siyasetçisine, memurundan en üst düzey yetkiliye kadar basına güven kalmamış.
Aksaray’da “cemiyet başkanları haber yapar” mantığıyla hareket edenler, cemiyet başkanlarının haber yapıp seslerini duyuramayacağını öğrenemediler.
Artık basın mensuplarının hak ettiği değeri bulması için önce, kendi üyelerini, kurumları, siyasetçileri göz göre göre kandıran şu cemiyet başkanlarının saltanatına bir son vermek gerekiyor galiba…
Kurumları ziyaret edip:
“Siz davetiye ve programları bize bildirin, biz üyelerimize bildiririz, siz yorulmayın…”
diyen cemiyet başkanları, yemekli ve ikramlı toplantılara gazetecilikle alakası dahi olmayan yönetimleriyle teşrif ederken, üyelerine haber verme gereği bile duymuyorlar.
Hani basın mensuplarının haklarını korumak size düşerdi?
Ve ben…
Kimseyle kavga etmemek için,
Birileri basın mensuplarının kavgasından nemalanmasın diye…
Bana “şirret”, “kavgacı”, “düzen bozucu” demesinler diye susacağım, üç maymunu oynayacağım…
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” deyip susup kaderime razı geleceğim…
Yalakalık yapıp cemiyet başkanlarına şirin görünüp onların kanatlarının altında – izin verirlerse – uçacağım…
Öyle mi?
Yok! Öyle değil!
Bu çarkın bozuk dişlilerini söküp atacağız!
Kurtarılabilenleri tamir edip, yağlayıp yeniden aktive edeceğiz.
Yoksa mı?
Basın mensupları kendi haklarını savunmasalar, sessiz kalsalar bile…
Ben onların hakkını sonuna kadar savunacağım!
Ve hiçbir şeyi yazmaktan, açıklamaktan da çekinmediğimi bilirsiniz.
Unutmayın
KURT KIŞI GEÇİRİR AMA....
YEDİĞİ AYAZI UNUTMAZ