Taviz bitmiş, özgürlük başlamıştır!
Bazen öyle tavizler verirsiniz ki, yanlış olduğunu bile bile susarsınız. Çünkü hatır vardır. Değer verdiklerinizin zorda kalmaması için yutkunursunuz. Belki de içinizden kendinize kızarak... “Bir daha asla” dersiniz ama yine de susarsınız.
Lakin bilmezsiniz ki, siz sustukça birileri suskunluğunuzu zafer sanır.
Tavizinizi erdem değil, acziyet sayarlar.
Varlığınıza değil, geri çekilişinize saygı duyarlar.
Siz durdukça, onlar daha çoğunu ister.
Siz sustukça, daha yüksek sesle azarlarlar.
Siz göz yumdukça, daha çok göz koyarlar.
Ve en sonunda ipin ucu kaçar… Hem de sizin değil, onların elinden.
Zannederler ki “Yaptım, yanıma kâr kaldı.”
Zannederler ki “Bir kere sustu, bir daha da sustururum.”
Zannederler ki senin hatır bildiğin, onların hoyratlığına davetiye...
Hatır için verdiğiniz tavizler omzunuza taş gibi çökerken, karşıdaki rahatça koltuk kabartır.
Siz yutkunsanız da, onlar şımarır.
Siz ezilseniz de, onlar kudurur.
Ve her adımda biraz daha azgınlaşır bu hoyratlık.
Kendine ait olmayan bir zenginlikle sizi ezmeye çalışırlar.
Gönül fukaralığıyla, cebindeki sahte ihtişamı karıştırıp hüküm dağıtmaya kalkarlar.
Ama bilmedikleri bir şey var:
Siz susarsınız, evet... Ama unutmazsınız.
İçinizde büyüyen bir isyan vardır.
Adını koymadığınız bir kin, bir sabır testi...
Sıranın geleceği günü beklersiniz.
Sabrınızın tükenişini sessizce izlersiniz.
Ve bir gün gelir ki, siz bile sabrınıza şaşarsınız.
O gün, ne hatır kalır ne gönül.
O gün, ne yutkunmak kalır ne susmak.
O gün gelir ve artık tokatlar konuşur.
Söz bitmiş, sabır tükenmiştir.
Hak ermiştir... Ve kimin gücü kime yeterse!
Cebi zengin ama gönlü fakir olanlar o gün baştan kaybetmiştir zaten.
Üç kuruşluk servetini karakter sananlar, gönül zenginlerini satın alamayacaklarını anladıklarında çoktan geç kalmışlardır.
Onlar kaybetmiştir.
Hem de en ağırından…
Ve siz...
Siz artık taviz veren değil, bedel ödetensiniz.
Siz artık susan değil, konuşan değil, haykıransınız!
Çünkü artık taviz bitmiştir, özgürlük başlamıştır.