Yıldıray ÇİÇEK / TÜRKGÜN'DEN

Tarih: 08.12.2025 22:08

“Ama bir gün mutlaka siyaset” fragmanı mı?

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye geçtiğimiz günlerde, Eskişehir’de trafik şubesinde görevli bir polis memurunun “Bu süreç (Terörsüz Türkiye) başladığından beri uyuyamıyorum” diyerek gerçekleştirdiği bireysel eyleme tanık oldu. Üniformasıyla yaptığı bu yasal olmayan eylemin ardından Emniyet Genel Müdürlüğü, ilgili memuru görevden uzaklaştırdı ve idari soruşturma başlattı. Soruşturma sonucunda eylemin tüm ayrıntıları – kimlerin yönlendirdiği ya da kimlerle irtibatlı olduğu dâhil – ortaya çıkacaktır. Ben, olay netleşmeden kimseye yafta vuracak değilim; ancak hesaplı bir şekilde yapıldığı çok belli olan bir provokasyon ihtimali oldukça net görünüyor. Gerçeği ortaya çıkaracak olan elbette kapsamlı yürütülecek soruşturmadır. Fakat aklımda hâlâ çok sayıda soru var…

PKK terörünün alçaklıklarına karşı yıllarca yazmış ve bugün ise “Terörsüz Türkiye” hedefini savunan bir yazar olarak, bu görüntüyü izler izlemez zihnimde onlarca soru belirdi. Derken “Cinayet Süsü” filmi geldi aklıma. Orada “suç uzmanı” polis rolündeki Dizdar Koşu, yeni tanıştığı arkadaşlarına şöyle der: “Bir vaka ile karşılaştığımda kendime şu 13 soruyu sorarım…” ve ardından sıralar:

• Kaçta?
• Hangi?
• Ne ile?
• Niçin?
• Ne olmuş?
• Kimi?
• Nerede?
• Nasıl?
• Ne zaman?
• Kimden?
• Neyi?
• Ne belli?
• Neye?

Bu polis eylemiyle ilgili de bu soruların tamamı sorulabilir. Fakat benim asıl merak ettiğim şu: Terör devam ederken, sınır ötesi operasyonlar tüm hızıyla sürerken ve PKK’nın siyasi uzantılarıyla defalarca uyum içinde ittifak kuran CHP ve yancılarına tek laf etmemiş bir trafik polis memuru, tam da terör örgütü PKK’nın kurucusu Öcalan’a “PKK’nın anlam yoksunluğu ve aşırı tekrarı, ömrünü tamamlamasına ve feshini gerekli kılmasına yol açmıştır. Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Bu koşullarda silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum. Devlet ve toplumla bütünleşme adına kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” sözlerinin söyletildiği ve bu çağrının güçlendirilmeye çalışıldığı süreçte, amacı açıkça “Terörsüz Türkiye” olan bir döneme karşı – hem de üniformasıyla – neden eylem yapar? Bu memurun asıl derdi ne olabilir?

Bu polis memuruyla ilgili üç detay dikkatimi çekti.

Birincisi, defalarca PKK’nın siyasi uzantılarıyla çıkar temelinde ittifak kurmuş CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın sponsorluğunda gerçekleşen “Türk Kültür Kampı”na katılmış olması…

(Bu fotoğraf, memurun CHP bağlantılı etkinliklerle ilişkisini sorgulatıyor; soruşturmada bu irtibatın detaylarına ışık tutulmalı.)

İkincisi ise, her süreci istismar etmek için her türlü provokasyonu sergilemekten kaçınmayan; İyi Parti’de iken yerel seçimlerde HDP ile ittifaka ses çıkarmayan, kurduğu partide 2-3 bakanlık için HDP’li ittifak içine giren ve “Öğrencilerime çatışma, iç savaş ve hükümete darbe gibi konularda ödevler verdim; kışkırtıcı düşünmeleri, yaratıcı olmaları lazım” diyerek cibilliyetini göstermiş Ümit Özdağ’ın kitap fuarındaki fotoğrafı sosyal medyada paylaşması…

Üçüncüsü ise kaymakamlık sınav sonucunu sosyal medyada paylaşıp şu notu düşmesi:

“8 değilse 9. Nisan değilse Mayıs. Oradan değilse buradan. Bugün değilse yarın. Ama bir gün mutlaka siyaset.”

(Bu paylaşım, memurun polisten siyasete geçme isteğini açıkça ortaya koyuyor. Açığa alınması sonrası yaptığı ‘Adım Onur gibi onur duyarım’ paylaşımıyla birleşince, eylemin bireysel bir isyan mı yoksa hesaplı bir siyasi hamle mi olduğu daha da merak uyandırıyor.)

Peki bu polis memuru, 2019 yerel seçimleri ve 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP–İYİ Parti–Zafer Partisi’nin HDP ile kurduğu ittifaka; sınır ötesi operasyonlara birlikte karşı çıkılmasına ya da ortak anayasa taslağı hazırlanmasına dair hiç eleştirel bir paylaşım yapmış mıdır? Yahut o tarihlerde neden bir eylem yapamamıştır?

CHP’li belediyelerin sponsorluğunda düzenlenen kurultaylarda boy boy fotoğraf veren bu polis memuru, Suriye’de terör örgütü YPG’ye (PKK) açıkça sahip çıkan ve orada devlet kurmasını destekleyen CHP’nin şu açıklamalarına karşı neden hiçbir tepki göstermemiştir?

“YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum.” (Kemal Kılıçdaroğlu)

“O bölgede radikal İslami örgütler olacağına, güçlü merkezi otoritenin olduğu federatif bir yapıda Kürtler olsun daha iyi. PYD’nin laik yapısını da biliyoruz.” (Türker Ertürk)

“Sınırımızda başkası olacağına PYD olsun, hiçbir sakıncası yok.” (Muharrem Erkek)

“PYD, Suriye’de kendi yaşamlarını ve topraklarını korumaya çalışan bir örgüttür.” (Sezgin Tanrıkulu)

“PYD terör örgütü değildir.” (Erdal Aksünger)

Bu sözlerin söylendiği dönemlerde, o polis memurunun katıldığı kurultaylara sponsor olan kişi Mansur Yavaş’tı. Üstelik Yavaş, CHP’de aktif siyaset yapıyor ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürütüyordu.

2019 yerel seçimleri öncesi “HDP ile görüşecek misiniz?” sorusuna “Ajans izin verirse HDP ile de görüşeceğim” diyen kişi de Mansur Yavaş’tı. Nitekim HDP, o seçimlerde aday çıkarmayarak Yavaş’ı destekledi. HDP Eş Başkanı Sezai Temelli de süreci şu sözlerle tarif etmişti:

“Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak, Ankaralıları yok sayarak siyaset yapamaz. O da işte bizim gücümüzdür. Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki o kentte yaşayan 3 milyon Kürt’ün oyuyla seçilmiştir. Kürtlere rağmen siyaset yapamayacağını bilecektir. Yapmaya çabalarsa zaten siyaseten bir karşılığı olmayacaktır. O kentin belediye başkanı olmayacak; o olsa olsa o kentin kayyumu olur.”

2024 yerel seçimlerinde de “Kent Uzlaşısı” adı altında DEM, Mansur Yavaş’ın yeniden seçilmesine destek verdi.

Mesela, bu polis gerçekten çok hassas ve duyarlıysa; HDP Eş Başkanı Mithat Sancar’ın CHP Genel Merkezi’nde “PKK ve Öcalan konusunda CHP ile aramızda zerre problem yok” dediği gün de ortaya bir eylem koyabilir, en azından bir tepki gösterebilirdi.

Ya da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki Van mitinginde ‘Dişe diş, kana kan. Seninleyiz Öcalan’ sloganları atılırken de bu polis ortaya çıkabilirdi. Ama çıkmadı. Çünkü tutumunun, CHP ve çevresinin başarısı üzerinden şekillendiği izlenimi her fırsatta kendini belli ediyor.

Bugüne kadar terörle mücadelede önemli başarı gösteren Cumhur İttifakı’na karşı çıkmayı, açığa alınmayı ve soruşturmayı göze alarak “Terörsüz Türkiye” eleştirisi üzerinden eylem yapacak kadar ileri giden bu polis, tüm bu süreçler yaşanırken neden benzer bir eylem ortaya koymamıştı? Elbette böyle bir eylemin o dönemde de yasal sonuçları olacaktı. Ancak şu soruyu da atlamadan sormak gerekir:

CHP, Zafer ve İP gibi partilerin HDP (DEM) ile ittifak yaptığı; sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına karşı çıktığı, “Suriye’de YPG devlet kursun” söylemini savunduğu yıllarda aynı polis, yolu trafiğe kapatıp onları hedef alan bir eylem yapsaydı, bugün o memuru sembolleştiren aynı siyasi çevreler ne derdi?

İnsan ister istemez şunu soruyor:

Teröre zemin hazırladığı, örgüte moral ve güç kazandırdığı açık olan CHP–HDP–İP–Zafer gibi siyasi ittifak dönemlerinde tek kelime etmeyip; buna karşın terörün kökünü kazımayı hedefleyen, güvenilir ve ehil bir süreç yürütülürken polisliğini bile feda edecek kadar provokatif bir çıkış yapmasının arkasında gerçekten dediği gibi “siyaset yapma arzusu” mu var, yoksa başka bir hesap mı?..

“Ama bir gün mutlaka siyaset” diyen polis memuru muradına erecek gibi görünüyor…

Terör sürerken dünün PKK ortakları olarak tarihe geçen CHP, İP ve Zafer gibi partiler; adeta seferberlik halinde bu polis memurunu sembolleştirerek, Cumhur İttifakı’nın “Terörsüz Türkiye” projesi karşısında bir figüre dönüştürmeye çalışmaktadır. Aynı durumdaki Pakize Akbaba, Orkun Özeller gibi bu ittifakın parçası olan siyasiler gibi… Hepsinin beslendiği siyasi partiler aynısıdır.

Bugünlerde her türlü provokasyonun seviyesinde artış olması muhtemeldir. Terör örgütü PKK’ya bu kadar yatırım yapmış olan ABD ve İsrail’in, bu taşeron yapının silah bırakma ya da feshedilme sürecini engellemek için tüm kartlarını sahaya süreceği açıktır.

Dün PKK’nın siyasi uzantılarıyla her türlü iş birliğini ve ittifakı yapan CHP, Zafer ve İP gibi partilerin kadroları da siyasette tutunabilmek adına her türlü provokasyonda figüran olmaya hazır görünmektedir.

Eskişehir’de, polislik mesleğini yakma pahasına sahneledikleri kısa bir fragman izlettiler. Sayfasında MHP’li olduğuna dair herhangi bir paylaşım bulunmamasına rağmen, hedefin daha net görünmesi için bu süreçte ona “MHP’nin kurultaylarında büyüdüm, lanet olsun!” sözlerini söylettiler…

Üstelik bunu, ne dünün ne de bugünün gerçeklerinden habersiz bir figürü sahaya sürerek yaptılar. Yarın kimleri devreye sokacaklarını hep birlikte göreceğiz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —