Filistin'de barış falan olmadı.
Tekrar ediyorum, zaman kazanma kurnazlığı oldu.
İsrail "vaad edilmiş" topraklarının vaad edilmediğini bir kez daha anladı.
Dünyanın bütün orantısız güç ünü elinde bulundurmasına rağmen inandığı kitabın " vaad " ettiğinin can almaktan öteye bir başarı vaad edemediğini gördü.
Bu gördüğü kıyamete kadar böyle sürecek.
Biz bu sürece gelene kadar ne gördük peki tv ekranlarından; yıkılmış bir kenti görüntüleri. Günde en az 30 çocuğun öldüğü savaş görüntüleri, yardım kamyonlarının peşinde koşan çocuklar. Kuzeyden güneye, güneyden kuzeye elleri boş ya da sırtlarında bir denkle yürüyen çoğu genç insanlar. İsrail’de barış için sevinenlerin görüntüleri.
Ne barışı, savaşa ara verme gösterileri .
Trump ve müttefiklerinin şov yapma, insanlıktan nasibini alma rolleri.
Oysa insanlık gösterisini yapanlar, insanlığı katledenlerin ta kendileri.
Trump barışın konusunu şöyle tarif ediyor: Taraflar ellerindeki rehine ya da esirleri bırakacak, Gazzeliler Gazze’ye dönebilecek ya da Gazze’yi terk edebilecek. Gazze yeniden inşa edilecek. Hamas silah bırakacak. Gazze de Batı Şeria gibi ordusuz, devletsiz adeta bir belediye gibi yönetilecek. Bu yönetim kuruluncaya kadar da uluslararası bir silahlı barış kuvveti ve Blair’in başkanlığında bir geçici uluslararası yönetim ve bu yönetimin altında bir teknokratlar hükümeti olacak.
Bumu ulan barış?
Bu işgalin ta kendisi.
Peki biz neye seviniyoruz?
Biz aslında bir süre insanlar o coğrafya da bu savaş yüzünden ölmeyecekler ona seviniyoruz.
Peki o coğrafya da ölüme ara verildiyse yeni ölüm alanı neresi ?
Hiç buna kafa yoruyorum muyuz ?
İşte bütün gerçekte burada saklı.
İsrailliler de bu topraklar 3 bin yıl önce bizimdi, Mısır’dan Türkiye’ye kadar tekrar bizim olacak diyor.
Sorunun kaynağı bu "vaad" edilişi ilahiye bağlanan kafa da ,bu kafanın saplatısı çözüldü mü?
Çözülmedi.
O zaman hangi barıştan bahsediliyor?
Her hangi bir barıştan değil, ölümlere ara verdikleri coğrafyada hangi sermayeden kim ne pay alacak ona bakıyorlar, aslında ondan bahsediliyorlar.
Sadece Gazze değil.
Suriye'den Lübnan'a, Irak'tan îran'a kadar…
Petrol, doğal gaz ve yer altı zenginliklerini kimler alacak? Kimler buralarda askeri üsler kuracak?
Yeni yönetimler nasıl belirlenecek?
Ve başka coğrafyalara ne zaman saldırılacak? O saldırıya kimler katılacak?
İşte bunların planları için barış provası yapılıyor.
Ve bunun için yeni terör alanları bulacaklar, yeni terör gruplarını isgal planlari için kendi elleri ile kuracaklar
11 Eylül’den beridir bu yapılıyor zaten.
Rusya'yı Ukrayna bataklığına iterek, Çin'e ambargolar uygulayarak yarattıkları tek kutuplu dünyada yaptıkları her zulümü kendilerine kutsal görev sayan bu sapık ruhlara dur diyecek bir güç ancak ve ancak Türklerin oluşturacağı güçtür .
Kanıyla, ruhuyla bir olan öz be öz Türklerin gücü.
Selçuk Düzgün