Büyükşehir Yasası ile birlikte köylerin mahalle statüsüne geçmesi, köylerin özgün yapısını ve ihtiyaçlarını göz ardı eden bir tabloyu da beraberinde getirdi. Oysa köyler sadece birer “yerleşim alanı” değil; kültürel belleğimizin, doğayla uyumlu yaşam alışkanlıklarımızın ve geleceğe bırakabileceğimiz en değerli mirasın taşıyıcılarıdır. Kentlerin karmaşasından kaçan, depremlerin ve modern yaşamın yorgunluğunu sırtında taşıyan insanlar yeniden köylere göç etmeye başladı. Ancak bu geri dönüş, beraberinde plansız yapılaşma riskini getiriyor. Rastgele dikilen betonarme binalar, köylerin dokusunu bozarken, doğayla uyumlu yaşamın kapılarını da kapatıyor. İşte bu yüzden yeni bir düzenlemeye, köylerin doğasına uygun yasalarla koruma altına alınmasına ihtiyaç var.
Modern Çağın Yorgun Dünyası
Bitmek bilmeyen hırsın esiri olan günümüz insanı, ihtiyaçtan çok fazlasına sahip olma uğruna kendi bindiği dalı kesiyor. Ozon tabakasının incelmesi, nesli tükenen canlılar, GDO’lu ürünler, kirlenen sular, ormanların yok oluşu… Bütün bu tablo bize tek bir gerçeği haykırıyor; İnsanlık, kendi yarattığı sistemin altında eziliyor ve tükeniyor. Kuraklık, doğal afetler, çarpık yapılaşma ve kimyasallara bağımlı hale gelmiş bir yaşam; gelecek nesillere bırakabileceğimiz değerleri hızla yok ediyor. Yaşam kalitesi düşüyor ve biz, doğayla bağımızı kopardıkça, aslında kendi yaşam damarlarımızı da kurutuyoruz.
Doğayla Uyumlu Yeni Bir Yaşam Anlayışı
Bugünün şartlarında en acil ihtiyaç, insanın doğayla yeniden barışmasıdır. Bir arada yaşamanın kuralları, artık zorunluluklardan değil; yaradılıştan içimizde var olan sevgi ve şefkatten beslenmelidir.
Hani herkesin bir sahil kasabası ya da emeklilikte hayalini kurduğumuz köyler, sadece barınma alanı değil; sağlıklı, üretken, sürdürülebilir ve insana huzur veren yaşam alanları olmalıdır. Ki bu artık emeklilik planları değil sadece, her yaş için düşlenir hale geldi.
Hiçbir kimyasal içerikli yapı malzemesinin kullanılmadığı, nefes alan, çevreye saygılı evlerin inşa edildiği, insan etkinliklerinin doğaya zarar vermeden bütünleştiği ve toprağın, suyun ve havanın hakkının gözetildiği bir yaşam düzeni artık hayal değil, zorunluluk oldu.
Köyler, Geleceğimizin Umudu Olabilir
Kentlerin çıkmazlarından köylere yönelen göç, eğer doğru planlanırsa büyük bir fırsata dönüşebilir. Köyler, modern dünyanın yorgun insanına nefes aldıracak yeni yaşam alanlarıdır. Fakat bu alanların geleceğe umut olması için acilen yasal düzenlemeler yapılmalı, köylerin doğasına uygun yapılaşma esas alınmalıdır. Çünkü köyler sadece taş ve topraktan oluşan yerleşimler değildir ve insanın doğayla yeniden kucaklaşacağı, sürdürülebilir yaşamın ilk basamaklarıdır. Kendi bindiğimiz dalı hoyratça kesmek yerine, köylerin doğasında saklı olan bilgeliği yeniden keşfetme zamanıdır. Doğayla uyumlu, sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam, hem bugünün hem de yarının tek umudu…