Şakir DENİZ

Tarih: 10.11.2025 21:27

Elveda Rumeli

Facebook Twitter Linked-in

Elveda Rumeli: Ohri’de Sonbahar ve Ali Paşa Camii…

Manastır’dan Ohri’ye uzanan yol, sonbaharın renkleriyle adeta tablo gibiydi. Kavak, meşe, çam ağaçlarının sarısı, yeşili, kahverengisi iç içe geçmiş; dağların sessizliğiyle insanı derin düşüncelere daldırıyordu. Her vadide ecdadın nefesini hissediyor, Türk ordusuna bir dua göndermeden geçemiyordum.

Ohri’ye vardığımızda ince bir yağmur durulmuştu. Göl aynası gibi duru, şehir ise tarihle doluydu. Gözüm hemen Ali Paşa Camii’ne takıldı. Minareden ezan sesi yükseliyor, karşısındaki Ayasofya Kilisesi’ne sessiz bir vakar ile bakıyordu.
Bu cami, 16. yüzyılda Ali Paşa tarafından yaptırılmış; Balkan Savaşları’nda zarar görse de Türk vakıflarının desteğiyle yeniden ayağa kalkmış. Bugün hâlâ Rumeli’de Türk’ün varlığını, inancını, sabrını anlatıyor.

Göl kıyısında yürürken “Elveda Rumeli” dizisinin sahneleri gözümde canlandı. Kaymak, Sütçü Ramiz, Alime… Hepsi bu sokaklarda yaşamış gibiydi. Akşam ezanı okununca içim burkuldu.
“Ohri’ye elveda Rumeli,” dedim usulca.
Şimdi yolum Üsküp’e, oradan Sofya’ya… Ama gönlüm bu kadim şehirde kaldı.

 

Kadim Şehir Üsküp’ten bir veda…

İkinci gün konakladığımız kadim şehir Üsküp’ten yolculuğumuz devam ediyor. Yol boyu Müslüman Türk köylerinden geçerken, minarelerin göğe uzanan siluetleri insanın içine huzur serpiyor. Her köyde bir ezan sesi yankılanıyor sanki; dağ taş, ova dere o sesle diriliyor.

Yolumuz Kalendere’ye, oradan da Alaca Camii’ye düştü. Tarihin izlerini taşıyan o güzel camide iki rekât şükür namazı kıldım. Dualarımda, bu topraklarda iz bırakmış tüm şehitlerimizin, gazilerimizin ruhlarına hediye ettim o namazı.

Alaca Camii’yi yaptıran iki kız kardeş -Hurşide ve Mensure Hanımlar- yüzyıllar öncesinden bugüne kadar ulaşan bir hayır köprüsü kurmuşlar. Onların kabirlerini ziyaret ettiğimde içimi tarifsiz bir hüzün kapladı. Bu kadim şehrin taşına, toprağına sinmiş o derin maneviyatı bir kez daha hissettim.

Üsküp’ten ayrılırken içimde buruk bir veda duygusu vardı. Sanki arkamda sadece bir şehir değil, asırlar boyu yaşamış bir medeniyetin hatırasını bırakıyordum. Yollara düşerken gökyüzü griye bürünmüş, Vardar Nehri’nin suları sessizce akıyordu. O an anladım ki, bazı şehirler sadece gezilmez; yaşanır, hissedilir, dualarla uğurlanır.

Şakir DENİZ


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —