Şartlar gereği dönemsel kayıpları pek umursamam!
Çünkü
Gün olur geri çekildiğimiz mevziden ileri akın edebiliriz.
Ancak Kızılelma Ülkümüzü kaybetmemek şartıyla.
Bu nedenle ne kadar hayıflansam da;
Ne Zengezur'da yutkunmak zorunda kalmamıza
Ne Suriye'de işlerin pek istediğimiz gibi yolunda gitmemesine
Ne Türk Birliği hususunda fren yapmamıza çok takılmam.
Gün olur yeni ve bu konuları onur, haysiyet ve iman meselesi yapmış kadrolarla yeniden şahlandırabilirsiniz.
Benim korkum Üç Hilal'in ifade ettiği remzinin körelmesi;
İlay-ı Kelimetullah
Nizam-ı Alem
Türk-İslam Ülküsü hedeflerinin akamete uğrayarak Turan ve Kızılelma ülküsünden bihaber nesillerin yeşermesi...
İddiasını kaybetmiş bir Milliyetçi Hareket ve bu ırmağı besleyen Ülkücülerin zamanın çarkında örselenerek mücahitlikten müteahhitliğe evrilenlerin düştüğü tuzağa çekilip ruhsuz bir ceset konumuna düşüp dünya, nefis ve şeytan üçlüsünün etkisiyle dünyevileşmesi...
İşte o zaman bu milletin önüne "Sevr'in" dayatılması otuz yılı bulmaz.
Çünkü
Böyle bir durumda Allah'ta bu millete yardım elini uzatmaz.
Unutmayın;
Bedir'de Üçyüz sahabeye, Üçbin müşrike karşı zafer bahşeden Allah.,
Uhut'ta ganimet telaşı ile Okçular Tepesini terk edenler yüzünden hezimeti tattırdı...
Ülkücü Hareket Bedir'deki ruhla ayakta kalır O ayaktaysa Millette Ümmette ayaktadır.
İçerde olup da ganimet telaşında olanlar çoğalınca Uhut'un sonunu yaşamak kaçınılmazdır...
Kısaca Keyfiyetle Kemniyeti ayırt etmek lazım...
Mehmet Ayhan Günaydın
24 Ağustos 2025/Türkiye