İNSANI, YOL DEĞİL, YOL ARKADAŞLARI YORAR.
ÜLKÜCÜ GENÇLİK…LİDERİNİN YÜREĞİNİ YÜREĞİNE KATAR,VATAN OLUR, BAYRAK OLUR VE BAKTIĞI YERE BAKAR.

-Liderimi tanır…Liderimi bilirim. Teşkilatımı bilirim…Devlet Beyimize inancım tamdır ve her daim yanındayız.
-Gerisi "lafügüzaf"…Yani rahatsız edici gereksiz boş laf!
DEVLET BEY’E “sadakat naraları” arkasına sığınarak,Peygamberimizin
EBU FASIK adını verdiği fitne, münafık EBU AMİR rolüne soyunanları da Ülkü Ocakları’nda yetişen ve Aziz Türk Milletinin “erken uyarı” sistemi olan ülküdaşlarımla birlikte üzülerek izliyoruz.
Diline ve kalemine sahip olmayanı şeytan her sahada oynatır. Büyük bir uçurumun kenarına getirir, yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler.
Dile ahlak dizgini vurulursa dünya ve ahiret saadetine kavuşur. Başıboş bırakılırsa zarardan zarara girer..
Hz. Ali (r.a.) der ki;
“Dil yırtıcı hayvan gibidir..
Serbest bırakılırsa sahibini parçalar.!”
Babamdan…Atamdan…Ve dahi 50 yıllık kadim tecrüberimizden biliriz ki:
-Saygıda asalet,
-Sevgide şefkat,
-Hoşgörüde hürmet,
-Susmakta hikmet vardır.
Söyledikleri kötü sözler eninde sonunda dönüp dolaşıp sahibini bulacak, hatta mahcup ve ahlaken de mahkûm olacaklardır.
“Farklı düşünmek” gerekliliktir.
Farklı düşünenlerin “edep” dairesinde tartışması “erdemdir.”
-İtiraz etmek “yiğitliktir..”
-İtiraz edeni dinleyip izahta
bulunmak ise “olgunluktur.”
Bu sayılanların her bir aşamasında kavga üslubuyla tavır almak ve edep dışı sözler sarfetmek ise “zayıflık acizliktir ve cahilliktir.”
Kim ne derse desin yılların tecrübesi ile bu garip böyle düşünüyor..
Her daim deriz ki…VEFA;
Yangın varken seçtiğindir. Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar.
SADAKAT ise:
-Sevginin, muhabbetin mayasıdır.
-Fikri mayası bozuk olanın sevgisi şaibelidir, çökmüştür.
-Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin.
-Ülkücü gönüllerden düşürmesin…
Devletin zaafa uğraması pahasına siyasi gelecek planları yapanların devleti ayakta tutmak adına siyasi bedel ödemeyi göze almış MHP’nin siyasetini anlaması da mümkün değildir.
DEVLET BEY…
Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır.
MHP her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir siyasi parti olmuştur. Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.
Bu kutlu hareket artık “içe dönük” tartışmalardan bıktı. Bir duruşu olmalı insanın.! Bir bakışı, bir anlayışı, bir aşkı, bir davası olmalı.
Hz. Pir Mesnevi’de der ki;
“İKİ ŞEY MÜHİMDİR…
*Birincisi Okyanus gibi bol
HAYSİYET,
*İkincisi elif gibi dimdik
ŞAHSİYET.!”
Bu davada yol yürünecekse:
-Davasını, liderini, partisini korkusuzca koruyanlarla ve
savunanlarla olmalıdır.
Ne olursa olsun ikiyüzlülerle, dengecilerle, omurgasızlarla renksizlerle yol yürümeyeceğini artık herkes anlamalı ve görmelidir.
-Mesele elinle BOZKURT işareti yapmak değil.! Asıl mesele...
-O işareti yaparken yüreğinde hissettiğin SEVDANIN TADINA VARMAKTIR.
Asıl olan söz dili değil, hal dilidir. Konuşmaktan çok yaşamaktır.
“BİR ZAMANLAR”… Adam sandığımız Ülkücü Hareketin ağabeylerine (!) deriz ki;
-Attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değdi mi?!
-Bir köşede, küçük bir vakıf odasında otursaydınız, gelen giden gençlere çay ikram edip hatıralarınızı, Dokuz ışığı ve Dündar Taşer’in büyük Türkiye’sini anlatsaydınız ve…
-Herkesin “abisi” olsaydınız daha şık ve daha doğru, faydalı, itibarlı olmaz mıydı?!
İki yıl Ankara Ocağı, iki yıl genel merkez yöneticiliği…Kimler geldi kimler geçti bu kutlu ocaktan…
Bu şühedalı ocaktan çıkan “vefasızların” isimlerini yazmaya kalksam Konya’dan; Ankara’ya yol olur…
Allah ölenlere rahmet eylesin, kalanlara da “yalnızlığa” katlanma gücü versin.
Ortak yönleri;
-Her biri kendisini dünyanın merkezi görmüş,
-Bütün yükün tek taşıyıcısı saymış,
-…Ve bir noktadan sonra “yalnız kurt” olmuş ve sonra kaçınılmaz kader:
“YALNIZLIK!”
Herkese “kendi yalnızlığı” hayırlı olsun…
Arkadan gelenlere demem o ki;
-Siz bu yolu seçmeyin. İki akıl bir akıldan üstündür.
-İşlerinizi istişare/danışarak yürütün. Ortak akılla yürümek en doğru yoldur.
-Detaylarda tartışıp egolarınıza uyarak narsist yalnızlaşmak yerine tevazuya sığınıp hayatı birlikte omuzlayın.
Ancak hiç de öyle yapılmıyor. Daha ilk kelamında dava cehaleti ortaya çıkan, ezberlediği cümleleri yüksek ses tonuyla söylemeyi marifet sanan,hak hukuk bilmez, tarih okumaz , ilmihalden ve gıybetten habersiz, dava, düstur bilmez zübüklerin hal ve hareketlerini Ankara’da daha üniversite yıllarımda tasvip etmezdim.
Bu yüzden deriz ki;
Türk Devlet Geleneğinden ve teşkilat terbiyesinden uzak, tarihin hangi devrinde olursa olsun, köküne yabancılaşan, devlet ve teşkilat terbiyesi nedir bilmeyen zevatın taş üstüne taş koyması, ufkun ötesini görebilmesi, sadece ham bir hayaldir.
Ulu Çınar Milliyetçi Hareket Partisi:
-Şahısların değil, ülkülerin partisidir.
-Hiç kimsenin kişisel ihtiraslarını davanın önüne koymasına,
-Teşkilatımızı şahsi menfaat aracı hâline getirmesine,
-Nazlı Üç Hilali kendi dar vizyon çevresine tahsis ve alet etmesine müsaade etmeyeceğiz…
HAYAT… İnsana kendi yüzlerini ve insanların binlerce yüzünü gösteriyor!
Yol arkadaşlarınız, dostlarınız, kardeş belledikleriniz ve sevdiklerinizle yaşayıp gidiyorsunuz.
Ama bir zaman oluyor ki, onlarla taban tabana ters düşüyor, doğrularınız ve hak uğruna dilsiz şeytan olmak istemiyorsunuz!
Sözleriniz, başka yüzlerini çıkarıyor ortaya adam bellediklerinizin!
Öyle bir an geliyor ki işte bu deyimi sarfetmek zorunda kalıyorsunuz:
SIDKIM SIYRILDI!
Sıdk bir kez sıyrıldı mı, yerine dönemiyor bir daha!
Kim, fasulyenin sıyrılan kılçığını yerine yapıştırabilmiştir ki bu güne kadar!
En iyisi, sıdkımızın sıyrıldıklarından uzakta durmak ve de sıdk ile bağlanacağımız dostlar edinmek!
Güngörmüş Aksakallı Atalar derki:
ÖNCE REFÎK…SONRA TARÏK”
(Önce yoldaş, sonra yol) denilerek, yola çıkacağımız insanları dikkatli ve rikkatli seçmemiz tembihlenir.
İlk olarak şunu söyleyelim:
“-İNSANI, YOL DEĞİL, YOL ARKADAŞLARI YORAR.”
Size güven vermeyen kişilere güvenerek yola çıkmayın, inandıklarınızla yola çıkın.
Yola çıkacağımız insanları yüzde yüz isabetle seçme şansımız ise maalesef yoktur…
Çünkü bu seçimi veya elemeyi, esas itibariyle yapacak olan bizler değilizdir;
-Yoldur, yolculuktur,
-Yanımızdakinin dostumuz olup olmadığı, yolculuk esnasında ortaya çıkar.
Özellikle siyasette ve ticarette, bu yürüyüşlerin büyük bir kısmı hüsranla sonuçlanır.
Tanıdığımızı sandığımız insanları tanıyamamış olmanın üzüntüsü ve şaşkınlığı, bizi yolculuktan daha fazla yorar.
Tam da burada şunu sormalı:
-Kırk yıl birlikte olmuş olsak bile, bir insanı ne kadar tanıyabiliriz?
Asıl marifet, bahar aylarında veya yaz mevsiminde değil, kışın açabilmektir.
Yani iyi gün dostu olmak kolaydır, en mühimi, kötü gün dostu olabilmektir.
Olgun insanlar;
-Yazarken şov yapmazlar,
-Bilgiçlik taslamazlar, bize göz hizamızdan bakarlar, tepeden bakmazlar.
-Yazmıyormuş gibi yazarlar, söylemiyormuş gibi söylerler.
-Kulağımıza mı söylerler, yoksa içimizin içinden, sanki bildiğimiz şeyleri hatırlatır gibi mi yaparlar bilemeyiz.
-Onları öylesine yakınımızda hissederiz.
Belki de sehl-i mümteni dedikleri budur/özlü söz söyleme sanatı. Bu tür sözler, derin anlamlıdır. Ne eksik, ne fazla. Dere suyu gibi arı duru, şırıl şırıl. Her şey yerli yerince.
Kutlu bir mücadele esnasında, nefesi kesilenler, nefsine esir düşenler, dünyevi menfaatlere yenilenler çıkmıştır, bundan sonra da çıkmaları muhtemeldir.
Hesap yapanlarla hasbi davrananları, davanın omuzuna basanlarla davayı omuzlayanları tarif ve tefrik etmek zorunludur, mümkündür, elbette tecrübeyle sabittir.
-Büyük işler cesaret ve kararlılık ister. Yüce düşünenler büyük davalara ve ülküdaşlarına liderlik ederler.
-Mıymıntı,korkak, pısırık insanlar bu kutlu davanın adamı olamazlar.
-Bu şühedalı mübarek dava yürekli cesur insanlarla büyür ve yürür.
Dava ve ülkü arkadaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır.
-Bugün ülkücü olmayanın dün ne olduğunun önemi yok.
-Yaptıkları faaliyetler kutlu harekete ulu çınar nazlı Üç Hilal’e zarar veriyorsa siz bizden değilsiniz.!
Biliriz ki;
Gerçek düşmanlarıyla kavgaya KORKANLAR, kadim dostlarını düşman yaparlar ve ne yazık ki onlarla kavga eder duruma gelirler.
Anadolu halk kültüründe şöyle bir deyiş var;
“Yürü bre adam olmayanlar,
Adam gıymatı bilmeyenler,
Dar günümde olmayanlar,
Var günümde neyleyim sizi.”
Mesnevi’de Hz.Pir der ki;
“Kişi kim olduğunu bilmek isterse, kimleri sevdiğine baksın.”
Çünkü aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.
Biz kimseyi yarı yolda bırakmadık. Kişi menfaatinin bittiği noktada, durakta indi.! Bu kişiler mevki ve makamları ne olursa olsun dava adamları değillerdi.
Dava adamı olsalardı her gittikkeri yerlerde ulu çınar Üç Hilal aleyhinde konuşmazlardı.
Artık bazılarına aldırmıyorum. Çünkü “Kara mizah” gibiler. Aramızdaki soğuk duvarın tuğlalarını kendi elleriyle getirdiler.
Gençlerin “aynada” göremediklerini “kerpiç” duvarda gören aksakallı alim büyüklerimiz daha lise yıllarında Sinanpaşa’daki Türkistanlılar Derneği’nde bize derlerdi ki;
“-Ucuz insanların üstüne kurulan hayaller, kişiye, kuruma ve devlete pahalıya patlar!”
Çünkü ucuz insanların dünyası başka. Değer yargısı olmayanlara değer yüklemenin suçlusu bizleriz.
Bu yüzden gözümden, gönlümden düşen düşene…Rahmetli Osman Bölükbaşı'nın dediği gibi "dostları göğsüme göme, göme sinem; KARACAAHMET MEZARLIĞINA DÖNMÜŞTÜR!
Devlet Beyin dediği gibi:
“Biz…kendine eski ülkücü veya MHP’li diyerek, gittikleri yerin bir türlü yenisi olmayıp, İTİBARINI BİLE bu kutlu hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenlerin tuzaklarına düşmeyiz.”
Romancı, gazeteci yazar değerli büyüğümüz Peyami SAFA der ki:
“-Yaşlanarak değil yaşarak tecrübe kazanılır. Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.”
Başbuğumuzun dizi dibinde yetişen Lider Devlet Bahçeli’de der ki;
“Benim yol arkadaşım;
-Haramı helâli bilen,
-Ülküdaşını kollayan,
-Çizgisinde net olan,
-Allahtan korkup kuldan utanan,
-Fitne, fesat işlerle uğraşmayan,
-Teşkilatın emrinde olandır..”
Bizde deriz ki;
Dava ve ülkü arkadaşlarımıza
karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır…Her vakit duamız odur ki;
Hak etmeyeni sevdirme bize Yarabbi.
Rahmetli Hocamız Prof.Dr. Necmettin HACIEMİNOĞLU ne de güzel söyler;
“Kimse bizi zorla veya türlü vaadlerle Ülkücü yapmadı…Kendimiz inanarak ve koşarak bu yolu tuttuk ”
Ülkü Ocakları…
-Mazinin iftihar edilecek övüncünü atiye taşıyan,
-Kutlu bir kervanı menzile ulaştırmaya ant içmiş vatansever evlatlarının,
-İlk göz ağrısı, ilk sevdası, ilk mekanıdır.
Her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir gençlik teşkilatı olmuştur.
Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.
Dündar TAŞER büyüğümüzün dediği gibi;
“-Ülkücülerin kanaatları sağlam, imanları bütün, fikirleri berraktır. -Serttirler ama odun gibi değil elmas gibi pırıl pırıl.”
Ancak…Milliyetçi Hareket içindeki ve dışındaki nankör ve müzmin muhalifler modern çağın celali ve yeniçerileridir. Geçmişteki isyanların çağdaş versiyonudur.
Sırtlarına “MHP muhalefeti” yaftası asılan ancak MHP Camiası ile alakası kalmayan rahmetli Başbuğumuz Türkeş dahil bu kesime bir türlü lider beğendiremediğimiz müzmin muhaliflerin “tarihi ve psiko sosyal” incelemesi yapıldığında görülmektedir ki bu da bir “fitne ve bozgunculuk” hareketidir.
Müzmin muhalifler, modern çağın Celali ve Yeniçerileridir.
Bunlar...Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’ten, 1969’dan bu yana CKMP ve MHP Genel Merkezine başkaldırmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.
Doğru olan şeyleri dahi yanlış görüp göstermek, bunların alışkanlıklarıdır.
Rahmetli Başbuğumuzun iki büyük emaneti Üç Hilalli MHP ile Bozkurtlu Ülkü Ocaklarına saldıranlanların kullandıkları kaba dil ve üslup da Celali ağzıdır.!
MHP Genel Merkezine “Balgat Dükalığı” diyen kafa Osmanlı sarayına yürüyerek kelle isteyen asilerin kafasıyla aynıdır.!
Şurası bilinmeli ki…
Ülkücü Hareketin geçmişteki Celali ve yeniçeri isyanlarına benzeyen eylemlerinin unutulduğunu sanıyorlarsa aldanıyorlardır.!
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” ama mazinin ihanetlerini unutmayanlar “çoğunlukta.” Bilinsin isterim…
Şurası muhakkaktır ki Celali ve Yeniçeri İsyanlarının içinde “bugüne ışık tutacak” ibret levhaları mevcuttur.
İnsanlar gelir-geçer. Ancak kurumlar hele, hele kuruluş amacı "Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi" olan ve Türk Devlet geleneğine bağlı kalan köklü teşkilatlar ilelebed KALICIDIR.
Turan Coğrafyasının yegane ümidi olan Üç Hilalli MHP bizim için sadece siyasi bir parti değildir. Onun çokkk ötesinde bir anlamı ve vazgeçilmezlik ruhu vardır.
Çünkü bu KUTLU HAREKET Türk Milletinin sigortası ve erken uyarı sistemidir. Yarım asırdır hep HAKLI çıkan KUTLU harekettir.
MHP, siyasette kutup yıldızıdır.
MHP; milletimizin kader çizgisinde bir istikbal kervanı, istiklal bayrağıdır.
Sırtlandığımız kutsal yükü “Kızılelma”ya götürmemize, taşıdığımız bayrağı zirveye çıkarmamıza hiç kimse, hiçbir beşer mani olamayacaktır.
Bayrağı lekelemeyecek, lekeletmeyeceğiz.
Nefislerini zirveye taşımaya mütemayil fitne erbabının, davamızın ismetini kirletmesine izin vermeyeceğiz.
Bestekârı Cevdet Çağla’nın olduğu Türk Sanat Müziğinde çok sevdiğim HÜZZAM Makamında güzel bir şarkı var;
“Şu göğsüm yırtılıp baksan, dikenler aynı güldendir,
Şikâyet bilmeyen kalbim kanar hep aynı eldendir.”
Ulu Çınar Üç Hilal;
Türk Milletinin devşirme değil mayasıdır. GÖNÜLLER DE BU MAYA TUTMUŞTUR.
Mayası sağlam, manası engin, maksadı göz kamaştırıcı olan ihlaslı yükselişler ezeli bir sevda ebedi sevenle buluşur.
Meram Bağları’ndan;
SEVGİ ve MUHABBETLE
🌹🇹🇷🌹
29 Aralık 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni:
Ali KUZENCİK