MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli dün,
sınırlarımız içinde ve ötesinde en kararlı ve sert terörle mücadele politikasını savunurken…
HDP/DEM’in terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması gerektiğini ifade ederken…
Buna karşılık; terörle mücadelede Türk devletinin sınır ötesindeki kararlı ve tavizsiz duruşuna itiraz edenler, tezkereye “Hayır” oyu verenler, “6 milyon oy alıyor, nasıl kapatılabilir?” söylemiyle “Önderimiz Apo” diyen HDP/DEM ile defalarca seçim ittifakı ve iş birliği yapanlar bugün adeta “çıldırmış” bir tavırla “Terörsüz Türkiye” sürecine tepki gösteriyorlar.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin DEM’e yönelik “Gelin Türkiye Partisi olun; gelin, teröre cephe alın.” çağrısına ve terör örgütü PKK’nın kurucusu Öcalan’a yönelik “Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.” çağrısına da bu sicille karşı çıkıyorlar.
Oysa Sayın Devlet Bahçeli’nin dün durduğu nokta da terörü bitirmek içindi; bugün yaptığı çağrılar ve ortaya koyduğu strateji de yine terörü kökten bitirmeye yöneliktir.
Çok tuhaf değil mi?
Dün yerel seçimlerde ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde güle oynaya HDP/DEM ile ittifak yapanlar; HDP ile Anayasa taslakları hazırlanırken büyük bir şevk gösterenler, bugün “Terörsüz Türkiye” projesine itiraz ediyor.
Bu tablonun muhatabı olan hangi CHP’li, hangi İYİ Partili, hangi Zafer Partili, hangi Anahtar Partili bu iki cümlelik özete karşı çıkabilir?
Bu ittifak ve işbirliği ilişkisi sayfalarca örnekle de çoğaltılabilir.
Özgür Özel, Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ, Yavuz Ağıralioğlu; “Biz ‘Önderimiz Apo’ diyen HDP/DEM ile hiç ittifak veya işbirliği yapmadık.” diyebilir mi?
Diyemeyeceklerine göre; onların izinden gidenlerin, bizzat ittifak kurdukları DEM’e ve PKK’ya — ve onların “önderimiz” dediği Öcalan’ın yaptığı şu çağrıya neden karşı çıktıklarını sorgulamak gerekmez mi?
“PKK’nın anlam yoksunluğu ve aşırı tekrarı, ömrünü tamamlamasına ve feshini gerekli kılmasına yol açmıştır. Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Bu koşullarda silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum. Devlet ve toplumla bütünleşme adına kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”
“DEM’in 6 milyon oyu var” diyerek sahte bir demokrasi kahramanlığına soyunanlar; DEM’in oy kaymağını yiyenler ve bunu sürdürmek isteyenler…
Peki neden, yaklaşık 50 yıldır hem maddi hem manevi acılara yol açan terör belasının bitmesi için bu çağrıyı güçlendirmek adına en küçük bir çaba göstermiyorlar?
HDP/DEM ile ittifak yaparken onların “Önderimiz Apo” sözleri sorun teşkil etmiyor da; yine onların “önderimiz” dediği kişinin PKK’nın feshi, silah bırakması ve bu kararın ilanı çağrısı mı dert oluyor?
ABD ve İsrail, terör örgütü PKK’yı Türkiye, Irak, İran ve Suriye üzerinde kullanmaya çalışırken; hatta gelecekte Kıbrıs üzerinde dahi devreye sokabileceklerine dair işaretler verirken…
Bölgesel gelişmelerin ışığında şekillenen ve “Terörsüz Türkiye” hedefiyle bölgeyi terörden arındırmayı amaçlayan strateji ortadayken…
Neden atılan adımları desteklemek yerine; PKK/DEM ile işbirliği söz konusu olduğunda şevkle hareket edenler, mesele terörü tamamen bitirmek olunca fitne, fesat ve iftira seferberliğiyle saldırıya geçiyor?
Her sağduyulu Türk vatandaşının sorgulaması ve cevabını bulması gereken asıl mesele budur.