Göksal BEŞKAYA / ODAK

Tarih: 24.09.2025 11:45

Kanunsuzluk ekranda, algı gerçekte

Facebook Twitter Linked-in

Son 15 yıla dönüp baktığımızda, televizyon dizilerinde en çok hangi sahneler gözümüzün önüne geliyor? Silah sesleri, mafya hesaplaşmaları, sokak ortasında yapılan infazlar… Ve tüm bunların ortasında sanki ülkede polis yokmuş, yargı işlemiyormuş, adalet sadece “kabadayının” elinden çıkıyormuş gibi bir tablo.

Televizyon elbette kurmacadır, ama kurmaca dediğimiz şey topluma ayna da tutar, toplumun algısını da şekillendirir. Bir gencin gözünde adaleti sağlayan kişi artık hâkim değil, mafya lideri oluyorsa orada ciddi bir sorun var demektir.

Bu dizilerde suç örgütü liderleri, kimi zaman babacan, kimi zaman “halkın adaletini dağıtan” figürler gibi yansıtılıyor. 

Kötülerin kötüsü olarak başlayan karakter, birkaç bölüm sonra “kahraman” haline getiriliyor. Böylece şiddet sadece meşru değil, aynı zamanda hayranlık uyandıran bir araç haline geliyor.

Bunun toplumda yarattığı en büyük tahribat güven duygusunun erozyona uğramasıdır. Vatandaş, bilinç altında “devlet zaten bir şey yapmaz, adaleti güçlü olan sağlar” düşüncesine yöneliyor. Özellikle gençler arasında bu algı daha da kuvvetleniyor. 

Bir sorunla karşılaşınca ilk akla gelen çözüm, diyalog değil, güç gösterisi oluyor.

Oysa adaletin adresi dizilerdeki kahraman mafya babaları değil, gerçek hayatta polis ve yargı kurumlarıdır. Ekranlardaki senaryolar ise bu dengeyi tersine çevirerek topluma çok tehlikeli bir mesaj veriyor.

Sonuçta mesele sadece bir televizyon dizisinden ibaret değil. Çünkü ekranlarda gördüğümüz şiddet, yavaş yavaş sokakta, okulda, gündelik hayatımızda normalleşiyor. Ve en büyük zararı da toplumun ortak değerleri görüyor: Hukuka güven, adalete inanç ve barış içinde yaşama isteği.

Şimdi asıl soruyu sormak gerekiyor: Reyting uğruna her şeyi mübah gören bu yapımlar, toplumsal huzurumuzdan ne kadar çalıyor?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —