Erol GÜL

Tarih: 19.11.2025 11:36

Kayıtsız şartsız...

Facebook Twitter Linked-in

Mesele ön alma stratejisine dayalı ortaya konulan siyasal girişimin hazımsızlığı mı? 
Yoksa ekonomik krizlerden kaynaklı, duygusal reaksiyon tepkileri mi? 
Kimse Milliyetçi hareketin Türk milletine ve devletine olan sadakatini hafife almamalı! Dünya siyasetinin belirleyicisi olan ve yanı başımızda cereyan eden fiili müdahaleleri görmezden gelemeyeceğimiz gibi Türkiye’nin de bu müdahalelere kayıtsız kalacağını düşünemeyiz. 
2004 yılında startı verilen “Büyük Ortadoğu Projesi” temelli hayata geçirilen kanlı girişimler, bir çok ülkeyi tarumar ederken etnik ve mezhepsel ayrıştırmayı planlarının öznesine oturtmuşlardır. 
Bu kanlı girişimlere ön alamayan ülkelerin birer birer yıkıldığına, yönetimlerinin çok sesli olduğuna, kan ve göz yaşına mahkum bırakıldıklarına şahit olduk. 
Bu denli sistematik ayrıştırmanın kullanılan en güçlü silah olduğunu gözlemlerken bu kirli oyunun Türkiye’de sahneye konulabileceğini ön görebilmek için dahi olmaya gerek olmayacağının bilinciyle bir takım “ön alma” girişimlerinin ivedikle eyleme geçirilmesi Türkiye’nin selameti için elzem olmuştur. 
Suriye, Irak , İran ve Türkiye ayaklı ayrılıkçı unsurların emperyal organizatörler tarafından her yönüyle desteklendiği kirli ittifaklar, Türkiye tarafından gözlemlenmiş bu anlamda Suriye toprak bütünlüğü öznesinde terör kantonlarına yönelik 24 Ağustos 2016 yılında ilk askeri harekat olan  “ Fırat Kalkanı” askeri harekatı yapılmıştır. Yine 20 Ocak 2018’de “Zeytin dalı” askeri harekatı, daha sonra 18 Ekim 2019’da “Barış Pınarı”askeri harekatı yapılmıştır. 
Bu askeri müdahaleler bölgede sahneye konulmak istenen ve terör kantonlarının gelişmesine sebebiyet veren kirli oyunları bozmuştur. 
Bu siyasal iklimin yoğun olduğu dönemlerde yine kendi parlementomuzda muhalefetin amansız,asılsız, öngörüsüz ifadelerine tanık olurken sosyal medyadaki tetikçileri sözde; vatanperverlik ve sanal milliyetçilikleriyle göz kamaştırmayı sürdürüyordu. Sonraki gelişmelerde Esat rejiminin yıkılmasıyla Türkiye destekli unsurların Şam’a girmesi tüm dünyada şaşkınlıkla  karşılanmış Türkiye’nin kararlılığı göz kamaştırmıştır. Yine bu arefelerde Irak hükümeti ile yapılan stratejik protokollar bölgedeki daireyi kontrole almamıza sebep olmuştur. Dışa yönelik bu fiili girişimlerimizin içeriden sabote edilmemesi adına, toplumsal barışımızın devam ettirilmesi adına da MHP Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ  22 Ekim 2024 tarihinde yine tarihi bir çağrı ile “ Terörsüz Türkiye” başlığı altında yeni bir sayfa açılmasının elzem olduğunu ifade etmiştir. 
Bu çağrı üzerine TBMM’de ortak mutabakat ile komisyon kurulmuş ve 18 Kasım 2025 tarihinde ilk toplantı gerçekleşmiştir.
“Milli Dayanışma Kardeşilk ve Demokrasi” komisyonu sürecin; bölgesel, sosyolojik, siyasal, başlıkları altında muhatapları ile çalışmalarını sürdürmeye devam ermektedir.
“Terörsüz Türkiye” Sürecin hızla somutlaşması adına; Kandil, İmralı ve Edirne denkleminde manipülasyona müsait olan terörist yapı kontrole alınması için, tek muhatap seçilerek ve bu muhatabında kendi yapısı içerisinde “kati karar koyucu”olması öncelikli niyet olarak ele alınmıştır. Muhatap alınan İmralı canisinin kurucu önderi olduğu terörist yapının lav edilmesi  “ Kayıtsız Şartsız” örgüte silah bıraktırılması bu muhataplığın “Başat önceliği” olmuştur. Terörist ayrılıkçı hareketin halen Avrupa, Rusya ve Ortadoğu’da bulunan siyasal destekçileri süreçten fazlasıyla rahatsız olmuş bu anlamda yeni lider ve önderlik arayışlarıyla kanunsuzluklarını meşrulaştırma adına gayret içerisine girmişlerdir. 
Şimdi meselenin öznesine baktığımızda Türkiye’nin bekası anlamında hayata geçirilen ve hiç bir pazarlığın söz konusu olamayacağı bir girişim, bu girişimin muhatabı ile masada bir araya gelmemin, “Terörsüz Türkiye” sürecine hız vermenin ne gibi bir akıl tutulması  ile eleştirebiliriz. 
Tarihin, kendi beyaz sayfalarına not düşeceği ve Türkiye’de terörün amansız lakinsiz bitirildiği, bu anlamda Milliyetçi hareketin ve onun lideri Devlet Bahçeli’nin taşın altına tüm bedenlerini koyduğu bir süreci nasıl olurda samimiyetsiz görebilirsiniz.
Milliyetçi Ülkücü hareketin tüm mensupları ve kuruluşlarıyla Türkiye adına Türk milleti adına ortaya koymuş olduğu fedakar siyasal girişimleri, kendini tarifte zorlanan Ernest Renan milliyetçilerine eyvallah demeyecek kadar asildir. 
Ülkemiz adına, milletimiz adına yapılan girişimlerimiz bu anlamdaki milliyetçiliğimiz suç olacaksa, bu suçun failliğini devam ettireceğiz.

19.11.2025 
Erol GÜL


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —