Yıldıray ÇİÇEK / TÜRKGÜN'DEN

Tarih: 24.09.2025 09:39

MOSSAD figüranları ödev mi yapıyor?

Facebook Twitter Linked-in

Sicili oldukça tartışmalı olan Tele1 kanalında, bu tartışmalı sicile katkıda bulunan bir program moderatörü de bulunuyor: Musa Özuğurlu.
Onun yönettiği “Türkiye’nin Yönü” adlı programda, ekrana “RTE’nin Netanyahu’dan farkı ne?” şeklinde bir alt yazı yansıtıldı. Bunun üzerine kanalın sorumlu yöneticileri hakkında soruşturma başlatıldı.

Tele1’in ve onu savunmaya çalışanların bahanesi ise şöyle oldu:

“Programda ‘Trump’ın Netanyahu’dan farkı ne?’ şeklinde sarf edilen söz, KJ ekibi tarafından yanlış anlaşılarak ‘Erdoğan’ın Netanyahu’dan farkı ne?’ olarak ekrana yansıtılmıştır.”

Ancak Musa Özuğurlu’nun geçmişte yaptığı bir sosyal medya paylaşımı, bu olayın tesadüf ya da basit bir yanlışlık olmadığını açıkça gösteriyor. Özuğurlu, o paylaşımında şu ifadeyi kullanmıştı:

“İsrail tanklarını Şam’ın kalbinde görmeyi çok istiyorum.”

Bu tür söylemler, sürekli bir Türk ve İslam düşmanlığını yüceltme çabasıyla birlikte, provokasyon arayışının da göstergesi niteliğinde.

Milyonlarca hayranı olan Ferdi Tayfur’un vefat ettiği gün de ekranlardan yine Musa Özuğurlu konuşuyordu. O anlarda söylediği şu sözler büyük tepki çekmişti:

“Ferdi Tayfur öldü, herkes bir övüyor bir övüyor. Sanatsal açıdan berbattı. Ağlak bir arabesk yapan birisinden bahsediyoruz. Müzikal açıdan baktığımda berbattı yani, bu kadar.”

Bu ifadeler, milyonların gönlünde yer edinmiş bir sanatçının ardından söylenmiş en pespaye yorumlardan biri olarak kayıtlara geçti.

Ne Tele1 ne de onu yönetenlerin bu tavırları değişecek gibi görünüyor. Bunlar asla adam olmaz.

“İsrail tanklarını Şam’ın kalbinde görmeyi çok istiyorum” diyenlerin, aynı manzarayı bir gün Ankara’nın kalbinde de görmekten büyük mutluluk duyacakları aşikâr.

Tele1’in bu hadsizlikleri gündemdeyken, bir de asker emeklisi ve siyaset sahnesinin yeni ismi Orkun Özeller’in benzer hadsizlikleri ortaya çıktı.

Orkun Özeller, “Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun: Biri Kürt, diğeri Alevi” şeklindeki bir haberi paylaşarak şu yorumu yapmış:

“Bence mahsuru yok. Zaten sözleri bizi bağlamıyor. Ama Netanyahu Alevi yardımcı kabul etmez diye düşünüyorum.”

İsrail’e karşı savaşarak vatanını ve mazlumları koruyan oluşuma “Hamas terör örgütüdür” diyerek saldıran tedavilik bir tipin, bu tür provokatif çıkışları, aslında kimin yanında durduğunu açıkça göstermektedir.

Bu siyaset yenisi geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Gözaltına alınırken telefonuna da el konulma kararı vardı. Fakat neyi gizlediğini, neyi sakladığını avukatının açıklamalarından anlıyoruz. Avukatı şöyle dedi:

“Gözaltı kararı verildiğinde sinirlenerek telefonunu fırlatmış ve telefon kırılmıştır. Adliyeye gelirken de telefonu yanında getirmediği için el koyma yapılamamıştır.”

Yani Özeller, telefonunu kırarak emniyete teslim etmedi. Bu durum, soruşturmanın seyrini etkileyecek önemli bir ayrıntı olarak dikkat çekmiyor mu?

MHP ve Ülkücü Hareket camiasına yönelik “Kancık-kahpe” gibi hakaretlerle tahrik ve taciz ederek provokatörlük deneyen bu şahsın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Netanyahu benzetmesi yapması ve İsrail’e karşı vatanını koruyan Hamas’ı “terör örgütü” olarak tarif etmesi, birileri tarafından provokasyon için kullanıldığını gösteriyor.
Bu nedenle, “telefonu kırdım” dediği cihazın içindeki veriler çok büyük önem taşıyor. Savcılık kesinlikle bu telefonun peşinde olmalıdır; aksi hâlde görev ihmali söz konusu olur.

Orkun Özeller isimli tedavilik siyasetçinin “Terörsüz Türkiye” süreciyle birlikte düğmesine basıldığı çok net anlaşılmaktadır.

Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile iki kez açıktan seçim ittifakı yapan İYİ Parti’de siyaset yapan, aynı özellikleri taşıyan Zafer Partisi ile dirsek teması olan, sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkan, televizyon programlarında “HDP Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklayacak. HDP’nin bu tutumu, İYİ Parti’nin siyasi anlayışına zarar verir mi?” gibi sorulara ballandıra ballandıra HDP güzellemesi yapan birinin, bugün “Terörsüz Türkiye” sürecine—yani silahları bıraktırarak ve örgütü feshettirerek terörü kökünden bitirmeyi hedefleyen sürece—emekli asker sıfatıyla ve siyasetçi kimliğini gizleyerek saldırması, sizce de şüpheli bir durum değil mi?

İsrail’in medyası ve stratejik kuruluşları “PKK’nın silah bırakması İsrail’in çıkarlarını tehlikeye sokabilir” derken, bu kişiler niçin “Terörsüz Türkiye” hedefine cinnet geçirerek saldırıyor ve süreci ABD-İsrail projesi gibi göstererek kamuoyunun zihnini bulandırıyorlar?

Her şüpheyi ortaya koyarak değerlendirmek büyük önem taşır.
Bir noktaya da özellikle dikkat etmek gerekir: Orkun Özeller gibi emekli asker kılığında siyaset yapan ve sürekli MHP’ye saldıran kişilerin tamamı, “Öğrencilerime çatışma, iç savaş ve hükümete darbe gibi konularda ödevler verdim; kışkırtıcı düşünmeleri, yaratıcı olmaları lazım” diyen Ümit Özdağ’ın partisiyle doğrudan temas halindedir.

Orkun Özeller, bu ödevlerden nasıl etkilendiyse geçmişte “Saraya yürüse ne olurdu? Şiddet tabiki artacaktı, kırılma olacaktı. Süreç bir komutan gibi yürütülmeliydi; yönetilemedi.” gibi ifadelerle de provokatörlük yapmıştır.

Bu her yönüyle şüpheli şahsın kırık telefonu bulunarak, başka hangi “ödevleri” aldığı ortaya çıkarılmalıdır.

Zira şu anda, ABD-İsrail fonlu, senaryolu, yönlendirmeli provokasyonların artacağı ve provokatörlüklerin çoğalacağı bir süreç içerisindeyiz. Çünkü onların damarlarına, hücrelerine çok dokunuyoruz.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —