
2019 yerel seçimlerinde ve 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin de yer aldığı ittifaklarda memnuniyetle siyasi menfaat arayışına giren; CHP’nin sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkmasını meşrulaştırmaya çalışan açıklamalar yapan ve CHP–HDP (PKK) hattındaki radikal ilişkiyi hemen her başlıkta savunan Müsavat Dervişoğlu, “Terörsüz Türkiye” sürecinin ne başlangıcını ne de hedefini kavrayamadığını bir kez daha ortaya koyan bir konuşmaya imza atmıştır.
Müsavat Dervişoğlu’nun geçtiğimiz gün yaptığı konuşmadan bir bölüm şöyledir:
“MHP Sayın Genel Başkanı, İmralı ulakları ne söylüyorsa altına imza atarken; ortaya çıkan raporda ise İYİ Parti’nin ve Müsavat Dervişoğlu’nun sözlerinin altına imza atılıyor. Ben haklı çıktığım için mutlu olacak değilim; keşke memleket bu hâle gelmeseydi. Ama soruyorum: Madem sonunda benim dediğime gelecektiniz, böyle bir rapor ortaya çıkaracaktınız, bunca gürültüye ve sürece önderlik etmeye kalkışmanın ne anlamı vardı? Buna neden ihtiyaç duydunuz?”
Bu açıklamalar, Müsavat Dervişoğlu’nun meseleyi anlamaktan çok, siyasi menfaat refleksiyle hareket ettiğini açıkça göstermektedir. İçinde bulunduğu bu psikolojinin; İYİ Parti’nin kendisine emanet edilen yükü taşıyamamasından mı, yoksa partisindeki eriyişi durduramamasından mı kaynaklandığını kestirmek güçtür.
Sormak gerekir:
Hayırdır, Müsavat Dervişoğlu?
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” sürecini başlatırken, “terör örgütü PKK’nın birikmiş tüm taleplerini karşılayacağız” mı demiştir?
Yoksa böyle bir söz hiç söylenmemişken, süreci bilinçli biçimde çarpıtarak kamuoyunu yanıltmayı tercih eden siz misiniz?
Evet; ilk günden itibaren “Terörsüz Türkiye” sürecine yönelik sistemli biçimde iftira atan, sınırsız yalan üreterek toplumsal desteği kırmaya çalışan ve süreci bilinçli şekilde çarpıtan sizsiniz.
“Terörsüz Türkiye” sürecinin başlangıcında MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli çıkıp da, “Gelin Kürdistan’ı kuralım, özerkliğe ve federasyona geçelim; bunun için Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirelim” mi demiştir?
Böyle bir söz hiç söylenmemişken, MHP’nin tutarlı bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” raporunun içeriğinden kendinize nasıl pay çıkarabiliyorsunuz?
Bu nasıl bir akıl yürütmedir?
Bu nasıl bir siyaset tarzıdır?
Bu, nasıl bir zihniyetin ürünüdür?
Sayın Devlet Bahçeli, “Terörsüz Türkiye” süreci başladığında Türk milletine bölgesel gelişmeleri işaret ederek iç cepheyi güçlendirme çağrısı yapmış; bu ülkede Türk–Kürt kardeşliğini bozabilecek hiçbir gücün olmadığını açık ve net biçimde vurgulamıştır.
Bunun devamında ise yaklaşık yarım asırdır Türkiye’nin ayağına pranga vuran, millete büyük manevi ve maddi bedeller ödetmiş terörü kökten bitirmek için, terör örgütünün kurucu aktörüne şu tarihî çağrıyı yapmıştır:
“Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun; terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.”
Aynı zamanda “Bizim irademizi İmralı belirler” diyen, geçmişte sizin de iki kere ittifak ortağınız olan DEM Parti’ye şu çağrıyı yapmamış mıdır?
“Teröre cephe alın. Türkiye partisi olun.”
Kaldı ki MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrıya bizzat terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan da açık bir karşılık vermiştir. Öcalan, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştır:
“PKK’nın anlam yoksunluğu ve aşırı tekrarı, ömrünü tamamlamasına ve feshini gerekli kılmasına yol açmıştır. Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Bu koşullarda silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum. Devlet ve toplumla bütünleşme adına kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”
Bu açıklama, sürecin ne anlama geldiğini de, kime ne söylendiğini de açıkça ortaya koymaktadır.
Tekrar tekrar soruyorum, Müsavat Dervişoğlu;
Bunun ötesinde ne söylenmiştir?
Bunun dışında hangi gizli pazarlık yapılmıştır?
Bu çağrının neresinde bölünme vardır, neresinde taviz, neresinde ihanet vardır?
Sizin “gelin siyasi menfaat için birleşelim, iş birliği yapalım” dediğiniz DEM/PKK muhataplarına; MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli açık ve net biçimde, “Terör örgütünü lağvedin, silah bırakın, teröre cephe alın” demektedir.
Kendi durduğunuz yerle, MHP’nin durduğu yer arasındaki bu açık farkı göremeyecek kadar bir mantık kaybı mı yaşıyorsunuz?
Müsavat Dervişoğlu’nun bu konuşmayı prompterdan mı okuduğunu, yoksa irticalen mi yaptığını özellikle kontrol ettim. Konuşmayı prompterdan yaptığını netleştirince, ister istemez şu soruyu sormadan edemedim:
Metni okuyanı geçtik. Bu metni kaleme alan kişi, geçmişi de bugünü de idrak edemeyen bir hafıza yoksunu mudur?
Çünkü ortada yorum farkı değil; ağır bir siyasi akıl tutulması ya da kamuoyunu yanıltmaya yönelik kasıtlı bir çarpıtma vardır. Dün İYİ Parti’nin nerede bulunduğunu unutma, bugün nerede duracağını şaşıran bir konuşma metni vardır.
Müsavat Dervişoğlu, söylesene: MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, “İmralı ulakları” dediğin kişilerin Türk milletinin aleyhine olan hangi talebine imza atmış?
MHP’nin neyi amaçladığını en açık biçimde ortaya koyan; “Terörsüz Türkiye” kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan raporla ilgili olarak, “kendini fasulye gibi nimetten sayma” hâlinle, “Ortaya çıkan raporda İYİ Parti’nin ve Müsavat Dervişoğlu’nun sözlerinin altına imza atılıyor.” cümlesini kurarak siyaset sahnesinde yine bir şenlik havası estirmişsiniz.
Sayın Dervişoğlu, partiniz İYİ Parti; CHP, HDP, Saadet ile birlikte Anayasa taslakları hazırlamıştı. Ortaya çıkan başlıklara baktığımızda “Türklük, Türkçe, millî devlet yapısı ve Atatürk” hedef alınıyordu. Altına imza attığın için mi o dönem susmuştun?
CHP’nin Anayasa Komisyon Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu televizyon ekranlarına bağlanarak “Bu konu 2018’in ocak ve nisan ayında 4 parti arasında yapılan anayasa çalışmasına ilişkin bir bilgidir. Doğrudur. Cumhuriyet Halk Partisi, HDP, Saadet Partisi ve İYİ Parti uzmanlarıyla yetkilileriyle bir ortak faydalar oluşturan anayasa raporu hazırlandı. Ama bu 2018 yılının başlarında yapılan bir çalışmaydı” diyerek bunu doğrulamıştı.
Hadi, bu konuda onu da yalanlayabilirsin. Ancak geçmişi inkâr etmek bu kadar kolay mı?
Daha birkaç ay önce “Biz zaten hiç ayrılmadık” diyerek yan yana poz verdiğin Ümit Özdağ, bu meseleye dair ağır açıklamalarda bulunmuştu. Üstelik bu açıklamalar, bugün inkâr etmeye çalıştığınız birçok başlığı bizzat doğruluyordu.
Ümit Özdağ, İYİ Parti’den vuruşarak ayrılmak için şunları söylemişti:
“Bir Türk milliyetçisi olarak utandım. Ve Akşener’in genel seçimden sonra HDP’den bahsederken neden ‘Kürt siyasi hareketinin temsilcisi’ ifadesini kullandığını o zaman anladım. Masaya oturursan, ‘HDP eşittir PKK’ diyemezsin. Anayasa yazmak için oturursan ‘Kürt siyasi hareketinin temsilcisi’ demek zorunda kalırsın. Akşener seçimlerden sonra bu açıklamayı yaparken yanındaydım. İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener, 2018 genel seçimlerinden önce İYİ Parti’den iki kişiye talimat vererek, divandan ve GİK’ten habersiz, CHP, Saadet Partisi ve HDP’liler ile birlikte oturup 4 ay boyunca seçimlerin ikinci tura kalması durumunda açıklanacak bir anayasa hazırlatmıştır. Taslak, mahrem bir yol haritası öngörüyor. Bir anayasa çalışması neden gizli yapılır? Sayın Akşener, kimden neyi gizliyorsunuz? Türk milletinden, İYİ Parti milletvekillerinden, İYİ Parti seçmeninden gizlediklerinizi bugün bütün Türk milleti ile paylaşacağım.”
Yani bu iddialar, dışarıdan yöneltilmiş isnatlar değil; bizzat sizinle aynı partide bulunmuş, aynı sürecin içinde yer almış bir isim tarafından dile getirilmiştir.
Şimdi sormak gerekir:
Ümit Özdağ bu iddiaları ortaya koyup partiden ayrılırken, sen İYİ Parti’de kalmayı tercih ettin.
Peki o gün bu anlatılanlara dair tek bir net itirazın oldu mu?
Bu iddiaların hangisini yalanladın?
Hangisine “Bu doğru değildir” dedin?
Bunları söylemedin de…
Kemal Kılıçdaroğlu, HDP ile ittifak görüşmesi yapmak üzere gittiğinde, “Kürt sorununun çözüm adresinin TBMM olduğunu açık ve net şekilde vurguladık ve bu kararların tamamı kurultayımızdan oy birliğiyle çıktı.” şeklinde bir açıklama yaptığında, bu sözler sana sorulmuştu.
Sen ise Kılıçdaroğlu’na destek vermek adına şu ifadeleri kullanmıştın: “HDP’li TBMM Başkanvekili oturumları yönetiyor. Hepimiz de onun yönetimine katılıyor muyuz? Bu durum meşru mu, gayrimeşru mu tartışmasına verilecek en net cevap budur.”
Yani bugün sözde eleştirdiğin, hatta karşısında durduğunu iddia ettiğin çizgiye o gün açıkça meşruiyet kazandıran sen değil miydin?
Emperyalizmin ürettiği bir kavram olan “Kürt Sorunu” ifadesine sahip çıkıyorsun; ancak “Terör örgütünü lağvedin, silah bırakın ve teröre cephe alın” çağrısına karşı çıkıyorsun, öyle mi?
Bu nasıl bir çelişkidir?
Terörü meşrulaştıran kavramlara alan açıp, terörü bitirmeyi hedefleyen açık ve net bir çağrıya itiraz etmek, hangi siyasi aklın ve hangi vicdanın ürünüdür?
Müsavat Dervişoğlu, partin iki seçim PKK’nın siyasi uzantısıyla ittifak yaptı mı, yapmadı mı? Hiç uzatma; buna cevap ver. Böyle bir sicil sahibi iken niçin yaklaşık bir yıldır “Terörsüz Türkiye” süreci üzerinden laga luga yapıyorsunuz?
Sizin menfaat için yapmayacağız ne var acaba?