
Öğretmenlerimizin kutsal mesleğini anlatırken, o mesleğin yüceliğini vurgulamak için sık sık Hz. Ali’nin, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünü hatırlatırız. Bu söz, yalnızca bir yüceltme değil; ömür boyu sürecek saygının ifadesidir.
Peki bugün nasıl manzaralarla karşılaşıyoruz?
Bir harf öğrettiği için bırak köle olmayı, öğretmenine her türlü saygısızlığı, hadsizliği ve şımarıklığı reva gören öğrenciler…
Daha önce de benzer örneklere tanık olmuştuk. Son olay ise Ankara’nın Çankaya ilçesindeki Kocatepe Mimar Kemal Anadolu Lisesi’nde yaşandı.
Fizik öğretmenine yönelik her türlü fiziki ve sözlü terbiyesizlik sergilendi. Bu görüntüleri izlerken ister istemez şu soru akla geliyor: “Bu çocuklara evde hiç mi terbiye, ahlak, edep öğretilmiyor?”
Zira bir çocuğa verilen ilk terbiye eğitiminin adresi evdir. Ailelerinden gerekli ahlak ve saygı eğitimini alamayan bu öğrenciler, kendilerinden yaşça büyük bir öğretmene dahi her türlü saygısızlığı yapabilmiştir.
Videodaki görüntüler, geleceğimiz adına kaygı vericidir:
• Öğrenciler, öğretmene “dedem”, “fıstık” gibi alaycı lakaplarla hitap ediyor,
• Bir öğrenci öğretmeni masasına sıkıştırıyor, kıyafetiyle oynuyor, onu itiyor ve el-kol hareketleriyle alay ediyor,
• Sınıfın büyük kısmı gülerek, alkışlayarak ya da telefonla kayıt alarak olaya dahil oluyor; hiçbir öğrenci bu çirkin tabloya müdahale etmiyor,
• Öğretmen ise tüm bu saygısızlığa rağmen sınıfı sakinleştirmeye çalışıyor ancak zorbalık devam ediyor.
Olayın yarattığı stres ve fiziksel baskı sonucu öğretmen kürsüden düşerek kolunu kırmış ve hastaneye kaldırılmıştır. Boyun rahatsızlığı da bulunan bu öğretmen, yaşadığı tüm saygısızlıklara rağmen şu sözlerle yine büyüklüğünü göstermiştir:
“Öğrencilerimden şikayetçi değilim, hepsini çok seviyorum. Böyle bir davranış beklemezdim ama bu yüzden disiplin cezası almalarını istemem. Öğretmenlik fedakârlık mesleğidir.”
Geçtiğimiz yıl buna çok benzer bir öğretmene saygısızlık olayı Ankara/Sincan’da yaşanmıştı. Görüntüler neredeyse bire bir aynıydı. Hatta ilk anda bu son olayın haberini geçen yıl ki vakayla karıştırdım.
Eyüp Sağlık isimli o öğretmen de her şeye rağmen büyüklüğünü şu sözlerle göstermişti:
“Biz büyüğüz ve eğitimciyiz. Bir hatayla bir Türk evladı kaybedilemez. Elbette herkesin geçmişte hataları olur. Bu çocuk da şiddet uygulamamış, evet öğretmene ve mesleğe zarar veren davranışları var ama bilinçli değil. Kendisini affettim. Onunla ve velisiyle de buluştum. Bu bizim evladımızdır; atamayız. Bu çocuğa ne yapması gerektiğini öğretememişiz. Kendi payıma söylüyorum, diğer meslektaşlarım adına değil. Ben öğretememişim.”
Eyüp Sağlık isimli bu değerli öğretmenimiz, yaşanan olaydan kısa bir süre sonra evinin balkonundan talihsiz bir şekilde düşmüş; üç haftalık tedavinin ardından geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti. Geriye ise adamlık öğreten kişiliği, öğretmenlik faziletini yansıtan duruşu ve örnekliği bir hatıra olarak kaldı. Ona saygısızlık yapan öğrenciler umarım bu olay ve sözlerden ders alıp, kimseye saygısızlık yapmamayı öğrenmişlerdir.
Öğretmene saygısızlık konusunda hem velilerin hem öğrencilerin davranışlarında artış vardır.
Bir tarafta öğretmenlere yönelik “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” şeklindeki kutsal mesaj; diğer tarafta bugün öğrenci zorbalığına maruz kalan öğretmenlerimiz.
Aradaki uçurum bile başlı başına düşündürücü değil mi?
Geçtiğimiz gün Antalya’nın Serik ilçesinde bir ilkokulun bahçesinde, kız ve erkeklerden oluşan 11 kişilik bir grubun bir kız öğrenciyi tekme tokat dövdüğü görüntüler ortaya çıktı.
Bunların hepsi, eğitim sistemimiz adına ciddi bir tehlike sinyalidir. Önlem alıp, geleceğimizi kurtaralım…