4 Nisan 1997 günü hakkın rahmetine kavuşan bilge lider, Türklük aleminin son Başbuğu, büyük Devlet adamı ve Hoca Ahmet Yesevi'nin yüz yılımızda ki temsilcisi merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'i rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Aziz anısı önünde tazimle eğiliyorum. Biz senin davanı sadece cama, duvara, dağa, taşa yazmadık ki; depremle, boranla, karla ve güneşle silinsin. Biz seni kalbimize, zihnimize ömrümüze yazdık. Onun için; Başbuğumuz ölmedi kalbimizde yaşıyor. Ne senden ne davandan döneriz. Evlatların olarak Bozkurt yürüyüşü ile yürüyor ve görüyoruz.
Yüce Başbuğumuz, temelini Kur-an'dan, uygulamasını Sünnet'ten alan Türklük ve İslamiyet'i Hoca Ahmet Yesevi'de birleştiren ve günümüze aktaran büyük bir aksiyoner liderdi.
Alparslan Türkeş bir ülküdür. Türk'ün tarihi misyonunu hatırlatan, yeniden diriliş davasına mimarlık yapan, ümitsizliği ümit haline getiren ebediyen yaşanacak bir ülkü.
Türk - İslam Ülküsünü Türklük aleminde hakim kılmak için 1944 lerden son nefesine kadar fikri ve siyasi anlamda bu davanın bayraktarlığını yapmıştır. Tüm ömrünü “Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletini” yaygınlaştırmak için vakfetmiştir.
O, Allah’ın Türk milletine bir ihsanı, armağanıdır. Çünkü onunla hatırladı Türk milleti asli cevherini, onunla dirilişe geçti birlik ruhu onun ile şaha kalktı Necip Türk milleti…
Türk devletinin varlığı, Türk milletin birliği, Türk vatanın bölünmezliğini tartışma dışında tutmaya çalışan bir liderdi…
O, geri bırakılmış büyük Türk milletini; Çağlar üzerine sıçratmaya, çok çalışmaya, barışa ve kardeşliğe davet etti…
Yüce Başbuğum; Yeniden Türk asrı yaratmanın kavgasını verdi. Ruhlarda, gönüllerde, beyinlerde Türk rönesansı meydana getirmenin yollarını aradı…
O yaktı “esir Türklere hürriyet” ateşini ve tutuşturdu Turan meşalesini yeniden, bir daha, engellenmez bir coşkuyla… İslam alemi Nizamı Alem anlayışını onunla bir daha hissetti yüreğinde…
Tüm Türk Milletini “Çanakkale ruhu ile bütünleştirmeye çalıştı. Çünkü Çanakkale'yi geçilmez kılan, tüm Anadolu'nun Doğulu'su - Batılı'sı, Kuzeyli'si - Güneyli'si, Türk'ü - Kürd'ü, Alevi'si - Sünni'si ile iman ve ülkü birliği etrafında birleştiğinde yenilmez olduğunu tespit etmiştir.
Başbuğ Alparslan Türkeş, komünizme, kapitalizme, emperyalizme, yolsuzluğa, rüşvete, haksız kazanca, bölgeciliğe ve bölücülüğe karşı amansız bir savaş açmış mükemmel bir şahsiyetti.
Tabutlukların, C5'lerin, Mamak zindanlarının yıldıramadığı Yüce Başbuğum; Bizlere emanet ettiğin mukaddes davanın, teşkilatlarımızın hedeflerinden saptırılmasına, rant ve çıkar aracı yapılmasına, nefsi kavgalara alet edilmesine fırsat vermiyoruz. Vermeyeceğiz!
Türk Milletini bölmek isteyenler, karşılarında yıkılmaz, yenilmez ve aşılmaz bir engel olarak Başbuğ Alparslan Türkeş’i bulmuşlardır.
Bu onurlu mücadeleyi Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey'in önderliğinde gerçekleştiriyoruz. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli bey'in bu emaneti sonsuza denk koruyacağına ve kollayacağına inancımız tamdır. Sen rahat uyu.
Doğumunun 108. Yılında Kurucu Genel Başkanımız, Merhum Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’i rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz. Cenab-ı Hak'kın sonsuz rahmeti üzerinize olsun. Yeriniz Nur, Mekanınız cennet, Şefaatçiniz Resul-u Ekrem olsun.
***
EDİRNE'NİN KURTULUŞ BAYRAMI KUTLU OLSUN...
Mudanya Mütarekesi Görüşmelerinde Geçtiği Aktarılan Diyalog Mudanya’da 3-11 Ekim 1922 arasında süren ateşkes görüşmeleri sırasında İsmet Paşa (İsmet İnönü), Türk ordusunun Büyük Taarruz’la elde ettiği zaferin yarattığı güçlü diplomatik konumun farkındaydı. Masada İngiltere adına General Harington, Fransa adına General Charpy, İtalya adına General Mombelli bulunuyordu. Yunan delegesi ise doğrudan masaya oturmaya cesaret edememiş, görüşmelere gemiden katılıyordu.
Toplantılardan birinde, Türk ordusunun Trakya’yı savaşmadan teslim alma talebi gündeme geldiğinde Fransız temsilci General Charpy, bu kadar ileri bir şartın nasıl ileri sürülebileceğini sorguladı ve şöyle dediği aktarılır:
General Charpy: “Biz müttefik devletleri temsil ediyoruz. Bu kadar kesin bir talebi neye dayanarak ileri sürüyorsunuz?”
Bunun üzerine İsmet Paşa’nın yanıtı, hem dönemin ruhunu hem de Ankara Hükümeti’nin özgüvenini özetleyen tarihî bir duruş olarak aktarılır:
İsmet Paşa: “Dediğiniz doğrudur. Siz müttefik devletlerin temsilcilerisiniz. Ama biz de müttefik devletlere karşı savaşı kazanmış olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyiz. Yani fiilî (de facto) iktidar biziz. Şartlarımız yerine getirilmezse, ordularımız yürür; engel tanımayız.”
Bu yanıtın salondaki havayı tamamen değiştirdiği, özellikle Fransız temsilcinin sessiz kalarak durumu kabul ettiği hatıratlarda yer alır. Ardından Mudanya Mütarekesi’nin hükümleri kabul edilmiş; Yunan birliklerinin Trakya, Ege ve Marmara’dan tek kurşun atılmadan çekilmesi kararlaştırılmıştır.
Ülkemizin stratejik konumunda önemli bir yeri olan, Osmanlı’ya 92 yıl Başşehirlik yapmış, herkesin huzur bulduğu, bereketli topraklara sahip , Fatih Sultan Mehmet Han’ın memleketi olan Edirne’mizin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’nci yıldönümünü şehrimizin güzel insanları ile birlikte gururla ve mutlulukla kutluyoruz.
1361 yılında fethedilen bu güzel İlimiz ülkemizin Avrupa'ya ve Balkanlara açılan kapısıdır. Başkentlik yaptığı yıllardan bugüne kadar huzurun olduğu, örfün adetin var olduğu, Türklük gurur ve şuurunun, İslam ahlak ve faziletinin yaşandığı ve yıllar boyunca huzurun olduğu bu güzel kent özünü, ruhunu ve önemini her daim korumuştur.
Vatan evlatları Mehmetçikler; Edirne ruhu, Fatih ruhu, Atatürk ruhu taşıyarak ve ayağa kalkarak var olma, yok olma mücadelesi vererek bu cennet toprakları savundular ve düşmana geçit vermediler. Toprak için toprağa düştüler, şehit ve gazi oldular. Edirne için canını, kanını tereddüt etmeden feda edenler, ölürsem şehit, kalırsam gazi ruhunu taşıyarak düşmana karşı şanlı mücadeleler verenler Edirne'yi vatan toprağı yapmışlardır.
Edirne çok çile çekti, çok acı çekti, çok sıkıntı yaşadı, çok şehit verdi, çok gazi verdi. Şehit kanları ile sulanan bu topraklar, yani Edirne'miz Türkiye'nin batıya açılan kapısı oldu sonunda.
Edirne'mizin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’ncü Yıldönümünü en kalbi duygularla kutluyorum. Büyük komutan, devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, Şükrü Paşa'yı, şehitlerimizi, gazilerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun, nur içinde yatsınlar. Edirne İlimizin güzel insanlarının Kurtuluş Bayramını kutluyor, saygılarımı sunuyorum...
Zakir Tercan