Günlük hayatımızda, iş ve siyaset dünyamızda her türlü meseleyi çözmek için bir “Kök-Sebep” analizi uygulanır.
Bunun için neden-neden soruları sorularak, pek çok olasılıktan en doğru kök-sebebe ulaşılır.
Sonra bulunan sebebe göre uygun eyleme geçilir.
***
Siyasette sorunları gösterip, demagoji yapmak, nasıl çözülür sorusuna cevap vermeden kışkırtmak kolaydır. Süreçlere bakmadan sonuçlar üzerinden giderek algı yapmak, vatandaşların duygularını okşayarak konuşmak belki o an belki bir şey kazandırır ama asla sorunu çözmez.
Bunun adı olsa, olsa ucuz politika, ucuz siyaset olur.
***
Siyasette en büyük marifet, köklü cesaret ve zor olan “sorumluluk” almaktır.
Çinli Filozof Sun Tzu şöyle der:
Karar anında mesele masaya vurmak değildir. Masaya vurduktan sonra akıbetini tahmin edip, onu göğüsleyebilmektir.
Yine aynı Sun Tzu savaş ile ilgili:
“En iyisi savaşmadan baş eğdirmektir.”
***
Ülkemizde çok miktarda siyasi, ekonomik ve güvenlik sorunları vardır. Bu sorunlara ciddi manada, elle tutulur çözüm önerenler, projeler sunanlar ise çok azdır.
İşte tamda burada “Sorumluluk almak” tekrar devreye girer, liderlik öne çıkar. Çünkü lideri farklı kılan doğruyu gösterebilir olmasıdır.
***
1984 yılından beri başımıza sarılan PKK terörü ve bölücülük sorunu da bunlardan birisidir. TSK ve diğer güvenlik unsurlarımızın azimli, canları pahasına verdiği mücadele sonunda ülkemiz içerisinde teröristler tamamen yok edilmiştir veya ülke sınırları dışına atılmıştır.
***
Ağırlıklı olarak Irak’ın, Suriye’nin kuzeyinde toplanan ve PKK, YPG, SDG gibi adlarla faaliyetlerini sürdüren, tamamen ABD, İsrail, Almanya vb. ülkelerin himayesinde otonom bir terör devleti kurmak istiyorlar.
***
Jeopolitikte ise kartlar yeniden karıştırılıyor, dünyada çok bloklu bir düzene geçiliyor.
Gelecek dünya sisteminin hakimiyeti için enerji yolları, hammadde ticaret koridorları yeniden tasarlanarak ya da güncellenerek, denizlere, havaya hakim olmaktan sonra tekrar kara kıtada üstünlük kurma çabaları hızlı bir şekilde başat güçler tarafından kıyasıya bir mücadele ile devam etmektedir.
***
ABD, İngiltere destekli İsrail’in Orta Doğuda rahatlıkla “Soykırım” yapabilmesi için Rusya-Ukrayna savaşa çıkartılıyor. On binlerce Filistinli öldürülüyor, Suriye de Baas rejimi bitiyor, İran’ın hem Suriye ve Lübnan da hem de diğer Basra bölgesinde kurduğu nüfus alanı yerle yeksan ediliyor, Rusya Suriye’den çekiliyor.
***
İslam ülkeleri kendi içlerinde tutarsız, dünya politikalarında hiçbir ağılıkları yok buna rağmen ABD silah sanayisini zenginleştirmek için milyarlarca dolarlık silahlanmaya yatırım yapıyorlar.
10 milyonluk İsrail’in yaptığı katliamlara söyleyecek sözleri en önemlisi sivil cesaretleri bile yok.
***
Orta Doğu da ikinci ABD ülkesi İsrail önüne gelene saldırıyor ve özellikle Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG şimdi ise SDG adı altındaki teröristleri kullanarak Hayfa Limanından, Suriye’nin doğusundan Irak’ın kuzeyine ulaşmasını ve buradan İpek Yoluna bağlamak istediği “Davut Koridoru” için ABD’nin desteği ile her şeyi organize ediyor.
***
Soykırımcı Netanyahu ve İsrail’in bu hedefine ulaşmasında en büyük engel ise sürekli güçlenen, bölgemizde, Balkanlarda, Kafkaslarda, Türkistan Coğrafyasında ve Afrika kıtasında ilişki ağlarını güçlendiren ve gittikçe söz sahibi olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
***
İsrail, ABD ve diğer batılı ülkelerin desteği ile Türkiye’yi güçsüz konuma düşürmek, etki alanlarını azaltmak ve toprak bütünlüğümüzü tehdit eden PKK/YPG/SDG teröristleri kullanarak enerji ve hammadde koridorlarını kontrol etmek istiyor.
***
İsrail, Davut Koridoru’nu hayata geçirerek Kafkasların enerjisini, Çin ve diğer Asya ülkelerinden gelen her türlü hammadde, gıda vb. varlıkları önce Akdeniz’e ulaştırmak ve daha sonra da Avrupa’ya pazarlamak niyetindedir.
***
Bunun için Suriye’nin kuzeyinde mutlaka İsrail ve ABD kontrolünde terör devleti kurulmalı ve Türkiye’ye zarar verilmelidir.
***
İşte tüm bu gelişmeleri yerinde ve zamanında gören, buna göre strateji geliştiren Türk Devleti, binlerce yıllık devlet tecrübesi ile “Devlet Aklı”nı devreye soktu ve “Terörsüz Türkiye” projesini devreye uygulamaya geçti.
***
Tekrar yazımızın başındaki
“Sorumluluk” konusuna dönersek.
tam da bu noktada Türk Milletinin güvendiği, memleket meselelerinde asla taviz vermeyen, yeri geldiğinde ülkenin selameti ve faydası için kendi partisinin oy kaybetmesini bile göğüsleyebilecek bir Lider olan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, yukarıda sıraladığım gelişmeleri dikkate alarak, Türkiye’nin içerisinde birlik, beraberlik ve kardeşliğin perçinlenmesi için harekete geçerek ön aldı.
***
Sayın Devlet Bahçeli’yi Türkiye’de herkes çok iyi tanır. Ülkemizin zora düştüğü anlarda aldığı kararlarla demokrasinin önünü açmıştır, siyasi gerilimleri bertaraf etmiştir daha da önemlisi gelecekte oluşacak riskleri ve buna bağlı tehditleri ön görerek, sorumluluklar almıştır.
***
Sayın Devlet Bahçeli bazılarının şu sıralar yaptığı gibi hamaset siyasetine başvurmamıştır.
Terör ve bölücülük belasından nasıl kurtuluruz için oluşturulan Devlet Projesi’nin lokomotif siyasi lideri olmuştur.
Belki ilerleyen yıllarda alınan bu inisiyatifin kıymeti daha çok anlaşılacaktır.
***
Böylesi dönemlerde; “Bir ağaca takılıp ormanın tümünü görememe” sendromu devreye girebiliyor.
Bilgi ve belgeye dayanmayan daha çok toplum mühendisliği yapmaya çalışan karanlık ve gayri milli kişi veya grupların etkisiyle olgular yerine algılar öne çıkabiliyor.
***
Ama Türk Milleti asla şunu unutmamalı ve göz önünde bulundurmalıdır:
Ömrünü Türk Milliyetçiliği davasına adamış, Başbuğ Türkeş’ten sonra bu misyonu başarı ile yerine getirmiş, Türk Devleti ve Milletinin çıkarları için ne gerekli ise onu hesap, kitap yapmadan hayata geçirmiş, sorumluluk üstlenmiş Lider Devlet Bahçeli’ye güvenmelidir.
***
Bizler liderimize güveniyoruz, Liderimizin yanında Türk Devleti ve Milletinin geleceği için yol yürümekten gururluyuz, kendisini her şartta destekliyoruz.